BAY ALKOLÜ TAKDİMİMDİR
Papaz aylarca din dersi verdikten sonra sınıfa bir soru yöneltiyor:
“Evlatlarım, Tanrı’nın günahlarımızı affetmesi için ne yapmalıyız?”
Çocuklardan biri doğru yanıtı veriyor:
“Önce, affedilecek olan günahı işlemeliyiz…”
Böylece kafadan özrümü dilemiş oldum arkadaşlar…
Öyle bir ustayı yazacağım ki bu hafta onu okuyan ve tanıyanların bu yazıda eksik ve dahi kusur bulmamaları mümkün değil. Yani şu günahı önceden bi işlemiş olayım…
O, “Bay Alkolü Takdimimdir” ile “Benim Akşam Safalarım”ın yazarı,
O, Türk röportajının ustası,
O, gazetecinin ağbabası,
O, insanın tillahı,
O, adamın ta kendisi,
O, kelimelerin cambazı,
O, İstanbul gecelerinin vaz geçilmezi.
Ve bu fakir onu tanıdı. Birlikte çalıştı, birlikte haber yaptı, birlikte fotoğraf dağerlendirdi , birlikte ropörtaja gitti ve de yazdıklarını başlıkladı. En unutulmazları da rakı masasında kadeh tokuşturdu.
O usta Halit Çapın…
Saygıyla anıyor, onu tanımış olmanın gururunu yaşıyorum.
80’li yıllar, Çetin Emeç’le Milliyet’teyiz… Sivas’ta kuduz olduğu sanılan bir köpeğin ısırdığı adam “kudurabilir” ihtimaline karşı demir kafese konmuş. Fotoğraflar geldi muhteşem, haberi yaptık sayfaya koyduk… Bitti mi? Hayır… Çetin Emeç hop oturup hop kalkıyor. Bana talimatı verdi: “Halit’i gönder adamla röportaj yapsın”
İlk uçakla Sivas’a postaladık Halit ağabeyi…
Kudurmak,hatta ölmek üzere olan bir adamla röportaj ha, merakla bekliyorum… Ve o telefon geldi Sivas’tan…
“Aloooo, moruuuk,”
“Emret Halit ağabey”
“Adam ölmüş lan”
Evet Halit ağabey uçaktayken adam kudurarak acı içinde feci şekilde can vermiş…
“Yapacak bi şey yok, dön gel be ağabey”
Ve Halit ağabey geldi devrisi sabah…
Elinde röportajla!…
Kudurarak ölen bir adamla nasıl röportaj yapılır?
Ona neler sorulur?
O ne anlatır?
Yok böyle bir yazar, yok böyle bir gazeteci, yok böyle bir usta… Varsa gelsin yanıma elini öpeceğim.
Bir ölüyle yapılan o röportajı üç gün yayınladı Çetin Emeç. Gazetenin trajı tavan yaptı… Milletin dötü tavana vurdu!..
Halit Çapın’lı yazılara henüz başladım… Anıları yazmadan önce karışık anlatacağım demiştim öyle de gideceğim sanırım, aklıma geldikçe değil de kafama takıldıkça, takılanları yazacağım…
Halit ağabeyle bitti mi? Hayır…
İstanbul geceleri var daha, Çiçek Arif’te başlayıp, Entellektüel Cavit’de devam edip, Despina’da noktaladığımız, günün ilk ışıklarını selamladığımız İstanbul gecelerimiz var anlatılacak…
Böyle bir ustayı anlatmak da her babayiğidin harcı değil hani. Becerebildiysem ne mutlu bana…
Bu arada arşivimi didikliyorum, “Bir ölüyle röportaj”ı bulursam paylaşacağım sizlerle…
Halit ağabeyimi tekrar saygı ve minnetle anıyorum efendim…
Haftaya görüşmek dileği ile….