SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

BAYRAMLIK SİYASETÇİ TİPLERİ..

Tarihsel gelişimi içerisinde basınımız birlik ve beraberlik ilkesinden sapmamaya büyük özen göstermişse de son yıllarda bu eksenin kaydığı görülmektedir.

Medyayı sahiplenen bir kısım iş adamları veya holding temsilcileri gazete yönetmenin işlevine ters düşen bir yol izlemekteler. Gazeteler okurların hassasiyetinden ve doğru bilgiye ulaşma haklarından kopamazlar. Basının özgür denetim görevleri doğruluk esaslarına dayanır. Basın hak ve sorumluluk bildirgesine riayet eden gazete çalışanları, kişisel çıkarları uğruna menfaat sağlayamazlar.

Siyasi partilerimize baktığımızda birbirlerini suçlama pervasızlığını alabildiğine devam ettirmektedirler.

“Türkiye’de en bol şekilde siyasetçi tipine rastlanılmaktadır.” Bunların bir kısmı “ pireyi deve gösteren” tiplerdir. Bazıları “bulanık suda balık” avlayanlardır. Dili uzun olanların derdi daha başkadır; incitici sözler sarf etmekten çekinmezler. Her zaman her şeyin doğrusunu söylediğine çevresini inandıranlara doğrucu Davut gözüyle bakılır. Karşısındakini suçlamayı alışkanlık haline getirenler “hem suçlu, hem güçlü” diye anılırlar. düşüncesini açıkça söyleyen, yani “içi dışı bir” olanlarla incir çekirdeğini doldurmaz” lafları edenlerde vardır. Yaptığı hatayı anlayınca kulağına kadar kızaranlar. Kuzu postuna bürünenler. Çok uyanık, kül yutmazlar. Her söze hemen karşılık veren ve “laf altında kalmaz” dedirten kişiler. Kendisinin daha üstün olduğunu kanıtlamak adına herkese “meydan okuyan” cüretkârlar. “Nabzına göre şerbet vermesini” iyi becerenler. Sapla samanı birbirine karıştıranlar. Sonunda “sarı çizmeli Mehmet Ağa” olup siyaset sahnesinden silinenler. Hepsi de politikacı kimliklidir.

Bu tiplemelerin hangi partiyi yücelteceğini, hangisini çökerteceğini “seçim sandıklar” ındaki oylar belirler. Siyasetin bu cephesini kurcalamadan bunu bir Atasözüyle kısa keselim:

“Atlar nallanırken, kurbağalar ayak uzatmaz..”

Söz konusu yönelimlerin ideolojik anlamda bir benzeri, başka ülkelerde de yaşanabilir. İnsanların partizanlık eylemlerini gerçekleştirdikleri durumların içinde, yükselen her yaş bir gün düşer. Siyasetçinin nasıl olması gerektiğini kavramaya çalışan bir toplum yetişir. İdeal bir siyasi ortam yaşanır. Halk siyasi özgürlüğünü yitirmemiş olur.

İnsan doğuştan siyasetçi yetişmez. Fransa’da siyaset bir ekol işidir. Siyaset sistemi, ideolojik eğilimlere bürünmez.

Siyaset, bulunduğu çağdan beslenir. Cetvelle ölçülmüş biçilmiş gibi eğitimli siyasetçi tipi yetiştirilir. İnsan zihnini tekeline almış, reaksiyon oluşturan şartlandırılmış politikacılar gündemde kalamaz. Parti içi denetimler buna imkan tanımaz.

Siyasi partiler iktidar olmak için yarışırlar. İktidarın kokusunu uzaktan alabilen yetenekli insanlarla bilinçli kadrolar oluşturulur. Temel ve türevsel becerilerle duygusal ve zeka bağı oluşturmadan siyaset yapılamaz. Bunu daha anlaşılır hale getirelim. Örneğin, politikacılıkta kişi, kendi değerine kendisini inandırırsa, büyüklük kompleksine kapılırsa, halk deyimiyle şöyle tipleştirilir: “Kıymeti kendinden menkul insan..”

Bir de, buna yakın şöyle bir söz edilir: “Kerameti kendinden menkul..” Bu deyime uygun kişi, kendisini doğa üstü yeteneklere sahip olduğuna inandıran insanlar arasından çıkar..

Partilerin bünyesinden devletin liderlik kadrolarına ne zaman ihtiyaç duyulacak bir namzet aransa, alnı açık, yüzü ak insanlar önerilir. Ancak, siyaset biliminin normlarıyla çağa göre yetişmiş örnek bir adam bulunamaz. Hep, partilerin politikacı eskileri olarak beklemede tuttukları aynı simalar, aynı isimler medyaya servis edilir.

Halkın siyasetçilerden duyduğu üzüntü bu.. Deniz kenarında dalga eksik olmaz. Küçük üzüntüler devamlı konuşulur. Büyük dertler dilsizdir.

<