SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

"BEKÇİ MURTAZA"LARA MERHABA..

Tarihimizin ünlü anılarını canlandırmak istediğine kapılan her insanın hafızasında işlemiş ortak bir yanımız mevcuttur. O da mahalle bekçileriyle çocukluk günlerimize kadar uzanan bir toplum biçimimizdir.

Mahalle bekçileri denildiği zaman onları bizlerle kaynaştıran şey “düdük” sesidir. Akşam olunca, sessizlik yoğunlaşınca, gecenin bir vaktinde, mahalleler arasında bir “düdük yarışı” başlar. Geceden sabaha kadar gözlerini kırpmadan güvenliğimize sağlayan mahalli bekçileri, düdüklerinden tempolu sesler çıkararak mesaideki arkadaşlarına bulundukları yerleri duyururlar…

Bekçi Baba’lar, o günleri yaşayanlar, bilenler için içsel anlamda, toplumu zenginleştiren aile bireylerinden biri anlamına gelirdi. Yazarların, şairlerin çokça anımsadığı babacan insan figürlerinden biriydi.

Bekçi Baba’lar, sokaklar, caddeler boşaltılıp herkes evine çekildikten sonra, şayet mevsim kış ise gecenin ayazı, dondurucu havasıyla baş başa kalırlardı. Soğuktan bıyıklarının üstüne kar taneleri, buz kristalleri birikse bile düdüklerinden o meşhur tempolu sesler mutlaka çıkardı. Uykuya gözlerini kapamaya hazırlanan küçük çocuklar, genelde hep bu bekçi düdüğü sesleriyle büyümüşlerdir. Bekçi  düdükleri minik kulaklara ritmik ve hoş seslerle dolardı. O günlerde gelişmiş teknolojiler yoktu. Şimdilerde televizyonlarda çocuk filmleri çokça.. Sevgiyi, sevmeyi, ortak arkadaşlık kurallarını öğretiyor..

Uzun yıllar, mahalle bekçileri, ülkenin gündeminden düştü. Hatırlanmaz oldular. Kitaplardaki öykülerde onların güvenlik sağlayan babacan tavırlarından haberdar olduk. Geçen zaman içinde suçlar şekil değiştirdi. Güvenlik, yani korumacılık önlemleri polis ağı sistemi içinde örgütlenmelere götürüldü. Yeni yeni birimler kuruldu. Ne yapılsa nafile!. Eski günlere bağımlı olanların kulaklarındaki “Bekçi düdükleri” sesleri silinmedi. Hatta, bu konuda romanlaştırılan “Bekçi Murtaza” kitabı bile yazarı Orhan Kemal’i çokça okunur hale getirdi..

Suçların türleri artınca “Bekçi Baba”nın önemi tekrar hatırlandı. Bu konuda girişimlere geçildi. Devlet, geç kaldı ama gereğini yapmakta gecikmedi. Mahalle bekçiliğini tekrar kadrolaştırdı. Alınan elemanları sıkı bir eğitimden geçirdi. Geçtiğimiz günlerde, bu hizmetler için eğitilen gençler, sınavlarda başarı kazanarak görev yerlerine dağıtıldılar.

Baktım, hepsi de sağlıklı delikanlılar. Atletik güçlü bir vücut yapısına sahipler. Mahallelerin çevik yapılı “Bekçi Abileri” semtleri düdük sesiyle huzur ortamında tutacaklar. Bir dönem gündemden çıkan ve  yeniden gündeme giren bekçilerimiz, geceleri uyanık duracaklar.. Bizler de “mışıl mışıl” uyumaya devam edeceğiz.

Bekçilik kurumunun ihyasına önem verilen bu gelişmelerin kutlamaya değeceğini hatırlatmak isteriz. Sosyal yaşam çevremizin bundan kazançlı çıkmasıyla, “Bekçi Baba2 ruhu yeniden canlanmış olacaktır.

Bekçilik görevine yeni  başlayanlara bir öğüt; “ GÜZELLİK KUDRETTİR. KILICI DA TEBESSÜMDÜR..”

Geçmişimizdeki “Bekçi Baba”ların bir önemi daha vardı. Mahallenin acılı, kederli, sevinçli, mutlu günlerinde her hanenin “gönül bağı” olmayı, kişisel özellikleri haline getirmişlerdi.

SÖZÜN ÖZÜ: “ Umutlarımıza göre vaader, endişelerimize göre vâdimizi tutarız” )La Rock-Foucauld)

 

<