BERBAT BİR İKİNCİ YARI
İrfan, Pelkas, Gustavo'nun sakatlıkları sürerken eldeki kadronun en iyisini çıkarmıştı sahaya Erol Bulut. Tartışacak ve eleştirecek bir durum yoktu kadro düzeniyle ilgili. Önemli olan takımın Galatasaray ve Başakşehir karşılaşmalarında gelen ağır travmanın nasıl atlatılacağıydı. Bir de Mesut'un göstereceği performans merak konusuydu. Mesut'un en büyük şansı Erol hocanın yanına ve etrafına doğru isimleri koyduğu kadar, ligimizde bir çok sahanın kötü durumdayken Olimpiyat stadının zeminin düzgün olmasıydı.
Bu arada Karagümrük, Hatayspor kadar olmasa da en az onlar kadar ligin sürpriz takımı ve ligimize renk katan ekibiydi. Karagümrük adeta İtalya - Arjantin karması gibiydi. Campi-Bertolacci İtalyan kanadını, Biglia ile Borini de Arjantin tarafını temsil ediyorlardı. Bir de Güney Amerika kıtasından, Beşiktaş'tan gelen, Şili'li Enzo Roco stoper bölgesindeydi. Sözün özü, Karagümrük hiç de kolay lokma olacak bir takım değildi hem geçtiğimiz haftalara baktığımızda hem de kadro kalitesiyle.
İlk tehlikeyi Karagümrük yaptı. Fenerbahçe'den Karagümrük'e kiralık giden Kemal köşeleri tercih etmek yerine üst bölgeye göndermek isteyince, Altay üst düzey bir kaleci kurtarışıyla gole izin vermedi. Karagümrük'ün yakaladığı fırsatın yedi dakika sonrasında, kronometre 20'yi gösterirken Fenerbahçe bir serbest atış kazandı. Galatasaray maçında ofsayt gerekçesiyle sayılmayan golün asistinin yapıldığı bölgeyle neredeyse bire bir aynı bölgedeydi serbest atışın yeri. İnanın A'dan Z'ye bir dejavu yaşanıyor gibiydi. Topun başında yine Mesut vardı. Mesut topa vurduğunda yan hakem bile neredeyse aynı noktadaydı. Karışan kalabalık içinde, bitirici noktada son dokunan Thiam'dı. Galatasaray maçında bir dakika bile oynama şansı bulamayan Senegal'li oyuncun golü Erol Bulut'u hem sevindirmiş hem de derbide oyuncusunu unutan bir teknik adam olarak yeniden pişmanlığa itmiş olmalıydı.
NEFESLER TÜKENİNCE
Karagümrük bastırır gibi başlıyordu ikinci yarıya. Ozan'ın presi, Enner'in koşusu, aklı ve topun dibine girip aşırtma bir vuruşla kaleciyi avlaması görülmeye değerdi doğrusu. Sonra yine bir kontrada Samuel farkı üçe çıkarma avantajını kaybetti. Ardından 3-4 dakikalık bir Karagümrük baskısı izledik hep birlikte. Tabii ki Altay resitali de. Önce Ndao'nun vuruşunu ayaklarıyla sonra da kazanılan serbest vuruşta Thiam'ın ters kafa vuruşunu parmaklarıyla çıkarttı Fenerbahçe'nin genç file bekçisi. Futbol bu. Iyi bir kaleci reaksiyonu olmasaydı, oyunun dengeye gelmesi içten bile değildi. Bu baskı Borini'nin şahane golüyle süslendi. Fenerbahçe gereksiz geri çekilmenin cezasını çekiyordu böylelikle. Fenerbahçe oyunda iki farklı öne geçmesinden son düdüğü kadar neredeyse tüm ikinci devrede Mesut'luyken de Mesut'suzken de vasatın çok altında bir ekip görüntüsündeydi. Samatta son dakika öncesinde Sinan'ın bindirmesinde topu içeri atamayarak Fenerbahçe'nin santraforu olmadığını gösterdi! Bu arada Emre Çolak uzatmalarda meşin yuvarlağı ağlarla buluşturabilseydi skor dengeye gelecekti.
Gecenin Notu: Başakşehir maçının uzaması, Fenerbahçe'nin ikinci yarıda nefesinin kesilmesinin ana sebebiydi. Erol Bulut da değişiklikleri son dokuz dakikaya bırakıp değişiklikleri yapmakta gecikince Fenerbahçe düşme hattında mücadele eden, sadece skoru savunmayı düşünen ve mecali kalmayan bir takım hüviyetindeydi. Ozan ve Atilla'nın mücadelesine şapka çıkartmak gerekiyor. Müthiş bir özveriyle oynuyorlar. Ve pek tabii Altay. İyi ki var! Erol hoca yatsın kalksın genç kalecisine dua etsin. Pamuklara sarıp sarmalasın onu. Dualar etsin de Altay'a birşeyler olmasın.