RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Beyin göçü

Bir zamanlar Türkiye’nin en önemli meselesi idi beyin göçü. Para yoktu ülkede. Kapalı toplum ve yalnız devlet olarak yaşanıyordu. İkinci Dünya savaşının belirlediği kalıplar içinde yaşanıyordu.  Batı biloku içinde yer alınmış, demirperdeye, komünist biloka karşı amanszı düşman tavır sergileniyordu. Rus salatası demek bile vatana ihanetti. Onun adını Amerikan salatası olarak söylemek de milliyetçilik ve vatanseverlikti. Ama Türkiye sahillerine demirleyen ABD gemisinin askerlerini denize dökmek de solcu milliyetçilikti. Genç kızlar ve hanımlar ise müttefik devletin beyaz giysili askerlerini efsunkear buluyor ve Türk erkeklerinden farklı olduklarını düşünerek onlara koşuyorlardı.
Ülkenin para durumu derseniz, ABD’nin ve bazı Batı ülkelerinin verdiği maddi, nakdi, askeri, sanayi yardımlarıyla dönüyordu.
Yabancı para yasal olarak geçmiyordu. Cebinde 10 birim yabancı para bulunan hapis cezasına çarptırılıyor ve vatana ihanet içinde olduğu için kınanıyordu.

Xxxx

Eğitim belli kalıplar içinde donmuş kalmıştı. Her şeye rağmen iyi okullarda okuyup öne çıkan yönetici sınıfın çocukları üstün zekealı var sayılarak devlet kasasından yabancı ülkelere gönderilip daha iyi eğitim alması sağlanıyordu. Ülke insanının zekea ortalaması 110 birim kabul ediliyordu. Biraz parlak zekea gösterenler ise 120 birim zekea sahibi sayılıyordu. Dökülen kurumlar, mevzuatı, kalıpları değiştirilmeden değiştirilmek, dönüştürülmek, iyileştirilmek isteniyordu. Bunun için dışarıdan yüksek kalite, birekisefal, Batılı, gelişmiş beyinler getiriliyor, onlara raporlar hazırlattırılıyor ve onlara devlette olmayan yetkiler veriliyordu. Atilla Karaosmanoğlu böyle geldi, Kemal Derviş böyle geldi.

Xxxx

Türkiye az gelişmiş, gelişmekte olan ülke sayılıp ve zekea ortalaması 110 birim kabul ediliyordu ama, kimi çocuklarımız gösterdikleri gelişmeyle tavanı zorluyordu. Tesadüfen de olsa iyi okulları kazanıyor, sonra da meslek sahibi olduklarında yeterli para kazanamadıkları için yurt dışında kendilerine istikbal, gelecek arıyorlardı. Bu beyin göçü dayanılmaz boyuttaydı. Neredeyse okumuş, top ve mühendislik alanındaki insanların çoğu yurt dışına gidiyordu. 1979’li yıllarda düşünürler beyin göçünün nasıl önlenebileceği konusunda kafa yoruyorlardı. Saatlerce tartışılıyor, tırlar dolusu laflar ediliyordu. Turgut Özal gelip de Türkiye’yi kapalı toplum olmaktan çıkardığında ülkenin dış ticareti alım-satım bir arada 2 buçuk milyar dolardı. 200 milyar dolarlık bir dış ticarete ulaşıldığında, para bollaştığında, para akışı hızlandığında beyin göçü meselesi ortadan kalktı. Hatta yabancı beyinler hızla Türkiye’ye akmaya başladı.

Xxxx

Beyin göçünün sebebi belli. İnsanlar daha çok kazanmak, daha çok tüketmek istiyorlar. Bunun için de servet neredeyse, el değiştirme nerede hızlı ise o beyinler o coğrafyalara akıp gidiyorlar.
Bireysel girişime yol verilirse, yasal engeller azaltılırsa, gayrı meşru talepler ortadan kaldırılabilirse, alt yapı yatırımı yapılmış olursa beyin ve sanayi, ilim ve bilgi, okumuş, nitelikli, üstün zekealı insanlar, meslek sahibi, yetenekli kişiler vatan tanımadan oralara akın etmektedir.

Xxxx

Bir mesele daha var. İyi bir eğitim kadar yetenek de önemlidir. Yetenek üstün zekea değildir. Bir insan çok çalışarak bazı niteliklere sahip olabilir. Güzel resim yapmak, piyano çalmak zekeadan çok yetenekle ilgilidir. Ama devlet yetenekle zekeayı karıştırdığı için  kimilerini yurt dışında iyi okullarda okuttu. Sonra onlar gelip sadece resim yaptılar, batı musiki aleti çaldılar, şımarıklıkla hayatlarını yaşadılar.

Xxxx

Beyin göçü sadece beyni çalışan insanların daha rahat girişim yapabilecekleri ülkelere göçmesi değil. Asıl beyin göçü, beynin göçmesidir. 

<