BİLGİSAYAR MI? İNSAN MI?
Tembellik yaparak geçirmeye hazırlandığım bir günün sabahı.
Telefonumdan bir “çın” sesi. Mesaj kutumda “mesajınız var” sinyali. Tuşlara dokunuyorum ve: Kenan bey günaydın.
Yazınız hazırsa gönderir misiniz?
Size iyi günler diliyorum.
Her yazımın sonunda yorduğum sevgili editörümüz Songül (Talu) Hanım’ın bu uyarısı tembellik hallerimi dağıtıyor.
Gördüğünüz gibi bilgisayarımın başındayım…
Bilgisayar dedim de…
Evet, biliyorum, matematikte yasaklanmıştır. Elmayla armut toplanmaz. Toplanmaz ama, mukayese edilebilir. Şimdi bilgisayar ile daktiloyu mukayese edeceğimi sananlar avucunu yalasın…
Bilgisayar ve insan deyip devam edeceğim:
Şimdi elma ile armut misali, bilgisayar ve insan toplanmaz toplanmasına ama mukayese edilir mi? Edilir,,,
Bilgisayar çabuk öğrenir, hiç unutmaz… Oysa insan geç öğrenir, hatta bazen hiç öğrenmez… Bilgisayar sabah işine vaktinde gelir. Zaten o hep işindedir. Eşiyle kavga edip sinirlenmemiştir. Bilgisayarın “akşamdan kalma” olduğu görülmemiştir. Daha önemlisi ne iş verirlerse versinler “Ah ah ben buralara düşecek insan mıydım” şeklindeki yakınmalara da tenezzül etmez.
Karşıtı olarak denilebilir ki. İnsanda edep duygusu vardır, bir yanlışlık yaparsa utanır. Oysa bilgisayarda utanma diye bir şey yoktur. Şimdi eğri oturup doğru yazalım…
Bilgisayar neden utansın?
Bilgisayar utanacağı bir iş yapmaz ki…
Her bilgisayara güvenilir… Oysa her insana güvenilmez…
Biraz tartışma yaratacak bir yazı oldu belki ama son sözüm şu…
Her şeye rağmen ben insanlardan yanayım…
Gelelim haftanın tebessümüne:
Babacan “baba” olur mu? Olur ya!
Nişanlı kızın babası damat adayını yanına çağırmış. Sıcak söyleşiler arasında öğüt vermeyi de unutmamış:
“Bugün senin en mutlu günün evladım. Bunun kıymetini bil!”
Genç adam şaşkın:
“İyi ama efendim, bizim düğünümüz yarın değil mi?”
Baba, damat adayının gözünün içine bakarak:
“İşte onun için ya!”
Efendiiiim, bu haftayı da noktalıyoruz. Haftaya görüşmek üzere sevgi ve sağlıkla kalın.