Bilişim ve Karbon Ayak İzi
Küresel iklim değişikliği artık dünyamızın büyük sorunlarından biridir. Makul bir hacimdeki sera gazı, kızıl ötesi ışınları emen bir yapıya sahip olduğundan, güneş ışınlarının atmosfere geri yansımasını engellemekte ve yeryüzü üzerinde belli sıcaklık seviyelerini koruyarak yaşamın sürmesi için gereklidir. Ancak, sanayileşme ile başlayarak, sera gazlarındaki artışlar, ormansızlaşma gibi başka etkenlerin yanı sıra, sıcaklık seviyelerinde düzenli artışlara yol açmıştır. Bu konuda belli aralıklarla araştırmalar yapan IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli)'nin sürekli vurguladığı gibi, sera gazı artışlarında en büyük etken: kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil bazlı yakıt kullanımı ile salınan Karbondioksit'e aittir. Küresel İklim Değişikliğinin vahim etkileri çok hızlı gelişmektedir ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi, hükümetlerin uyumu konusunda inişler çıkışlar yaşansa da, uluslararası anlaşmalar ve global olarak artan derecede bir mutabakat ve bilinçlenmeyle, tüm toplumları ve kurumları yeni davranış ve çalışma biçimlerine zorlayacak gibi görünmektedir.
Karbon Ayak İzi, bir şahıs, bir kurum, bir ürün veya hizmet, bir proses veya bir üretim ünitesinin direkt veya dolaylı olarak sebep olduğu toplam sera etkisi olan gazların emisyonu (salınımı) için kullanılan ifadedir. Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (Life Cycle Assessment), yani hammadde ve diğer girdilerden başlayarak, bunların işlenmesi, kullanılması, hatta atık aşamasını da kapsayan bir yaklaşımla hesaplanmaktadır. Bugün kurumların kullandığı çeşitli ölçüm teknikleri mevcuttur. En büyük faktörlerden biri fosil bazlı enerji ve akaryakıt giderleri olan karbon ayak izi hesaplamalarında, kurumun kendi ürettiği, satın aldığı ve satış sonrasını içine alan tüm kapsamlardan sorumlu olma yönünde bir anlayış gitgide yaygınlaşmaktadır.
Karbon Ayak İzi muhasebesinin, yakın bir gelecekte kurumların mevcut raporlamalarının bir parçası olmasını bekliyoruz. Ölçümü ve denetimi yapılacak bu değerler bir karbon vergisinde kullanılacak olsa da, hedef rakamlarının tutturulması yönünde aksiyonlar alınıyor olması firmaların değerlendirilmesinde çok önemli olacaktır. Bu konuda gerek örnek alma, gerekse kurumlarımızı etkileme anlamında önemli bir referans, Avrupa Birliği bünyesinde oluşturulmuş olan Yeşil Mutabakat (Green Deal) anlaşması olup, köklü tedbir ve yaptırımlar yoluyla Avrupa Kıtasında 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarının sıfırlandığı bir durumu hedeflemektedir. Tabii doğru hesaplanmış karbon ayak izi raporlaması ve "Sınırda Karbon Vergisi" gibi uygulamalar ve sınırlamalar yoluyla bu ülkelere ihracat yapacak olan firmalar da aynı şartlara uymaya zorlanmış olacaktır.
Tüm bu önemli global gelişmeler sonucunda artık net bir şekilde biliyoruz ki, firmaların toplam faaliyetlerinin ve tek tek ürünlerinin karbon ayak izlerini yönetme gereği çok yakın ve firmaların bu konuda bilişim ürünlerine ve dijital araçlara ihtiyacı var. Dijitalleşme süreçlerini tamamlamış ve ERP yazılımları kullanan firmaların her alanda sağladığı operasyonel verimlilik artışıyla birlikte, firmanın karbon izi değerlerini düşürmesi de kaçınılmazdır. Sadece kırtasiye, ulaşım, personel, ofis yatırımı tasarrufları değil, operasyonel verimlilik artışlarının da çevresel anlamda ölçülebilir pozitif etkileri büyüktür. Rekabetçi avantaj sağlamanın yolu, firmaların yeni dijital çalışma biçimlerine geçmesi ve bu yolda ilerlemesiyle mümkün olacaktır.