BIR ADEME PARA NİÇİN LÂZIMDIR ?
Bu köşenin vefalı, çilekeş bir okuru , mahallemizin ŞN. sokağında belediyemizin temizlik hizmetlerinde görevlendirdiği bir çöpçüden söz ettiğimi ve ona bazı özellikler atfettiğimi hatırlayacaktır.
Otuz beş kırk yaşlarında yolun yarısını yaşayan , enlemesine turuncu bir kaç çizgi ile desenlendirilmiş turkuaz renkli tulumu içinde göt-göbeği birbirine karışmış bu çam yarmasına nazar değmesin. Allah sahiplerine bağışlasın. Sağlıklı ve ışıltılı yüzü alı al moru mor yanar.
Hollywood’da dolaşsa eminim herkes bu karakterin Kızılderili olduğuna bahse girer.
Gerçi şu dünya şehri İstanbul’da da tür insan vardır. Bu şehirde yok yoktur. Çık Beyoğlu’na. İstiklal Caddesine sokak müzisyenliği yapan Kızılderilileri ,hatta Uruguaylıları bile görürsün. Hatta şehir vapurunun koltuklarında bir serçe şakımasını duyarsanız arkanıza dönün; konuşan ya Çinli ya Japon ya da bir Özbek kızdır.
Dünya vatandaşlarını iyi kötü tanıdığımdan bu şahsın kızılderelilerle uzaktan yakından bir akrabalığı yoktur diyebilirim. Ancak huyuna, suyuna bakılırsa bunun koyu bir Karadenizli olduğundan ciddi şüphelerim var. Mesela inattır, ketumdur. Kolay kolay konuşmaz. Konuşursa da kısa ve anlamlı konuşur. Vazifesinin aslanıdır. Silip süpürür. Sokakta tek bir kedi kabı, yem artığı bırakmaz.
İşini bitirene kadar gözünü kırpmadan adamın yüzüne dik dik ve şüpheyle bakar.
Ayeti kerimede “Yerdekilere merhamet ediniz ki, Yukarıdaki de size merhamet etsin “ denilse de onun bundan haberi yoktur.
Hemen haber vereyim ki, bizim mahallede hayvan sever ve vicdanlı insanlar da çoktur. Kısıtlı bütçelerinden ayırdıkları küçük meblâğlarla yemez yedirirler, içmez içirirler. Kedilere her gün beyaz köpük tabaklarla sunum yapar, bundan huzur ve neşe duyarlar.
Ancak bu huzur ve neşeleri bir çöpçünün birden bire ortaya çıkmasıyla son bulur.
Bu sunumlardan bir anlam çıkarmayan insanlıktan nasibini almamış çöpçü,bu sunumları uzun saplı kocaman süpürgesiyle faraşının içine alarak tekerlekli çöp kovasına havale eder.
Rica, minnet, tehdit, hakaret, beddua, feryat, figan ona vız gelir. O görevini yapmakta, amirinden korkmaktadır!
Elindeki akıllı cep telefonuyla bir apartman girişine saklanıp birilerine telefon eder. Tabi, şahsın yanından ayırmadığı olan ikibuçuk litrelik koka kolasını da zikretmeden geçmeyelim.
Hemen senenin dörtte üçünü ,turkuaz renkli beresiyle geçiren bu tosuncuğun beresini ensesine kadar indirdiğini belirtelim. Topu topu otuz yaşlarındaki traşsız gezmeyen, anası ya da hanimi tarafından özenle paketlenmiş bu “yavru”nun adını da bilmiyoruz. Zaten sorsak da kerata doğruyu söylemez. Esasen bilmemiz de icap etmez.
Esrarengiz ve sessiz duruşu onun bir sivil polis ya da ajan olma ihtimalini akla getirse de, bunun mümkün olmadığı açıktır. Devletimizin böylesine cüsseli, göbekli marulu bir polis ya da ajan kullandığını söylemek insafsızlık olur.
Dikkatli okur, benim bir de mahallemizin “Mehmet Abi” sinden söz ettiğimi, onu son yılların en büyük hayvan severi olarak kamuoyuna takdim etmiş olduğumu da hatırlayacaktır.
Bu zat, pembe panter naifliğinde zayıf, sırtı kamburlaşmış, doksan yaşlarında soluk benizli bir adamdır.
Bu mübarek adam, ağzı var dili yok zavallı hayvanlarla konuşur. Onların dünyasından haberler alır. Dertleriyle dertlenir. Rüyalarında bunları sayıklar.
Geçmiş yazılarımda kendisinden Marc Chagall'in resimlerinden huruc etmiş adamlardan bir adam olduğunu belirtmiştim. Zaman beni haklı gösterdi. Ayrıca bu abimizin başka gezegenlerden geldiğine dair ciddi şüphelerim var.
Bütün gününü sağdan soldan hayırseverler kasaplardan bedeli mukabilinde ya da hayrat olarak edindiği sakatatları bilcümle kedi, köpek, karga ve martı mahlukatına tevzi ile geçirir.
Talebe yetişemeyince kendine bu hayır işleri için ayrıca bir de genç asistan tutmuştur.
Mesai saati sonunda memurlar işlerinden çıkıp evlerine doğru çıktıklarında, akşam saatlerinde, saat beş sularında,yeryüzü ve gökyüzü kararır, yerlerde sürünen, göklerde ise süzülüp yerlere pike yapan mahlukat, sakatatla dolu bir çocuk arabasını iten Mehmet Abinin peşine düşer.
Bu yüzden büyük hayvan dostu, hamisi Mehmet Abinin , bu temizlik elemanı hakkındaki mütalaası olumsuzdur. Zaten uzun süredir aralarında nizasız fasılasız bir münakaşa vardır.
Ancak hakki teslim etmek gerekir ki, çöpçü amirinden aldığı talimatı kanuna ve nizamnamelere göre yerine getirmektedir. Peki “kanun ve nizamnameler insanlar ve hayvanlar içindir” keyfiyetini niçin gözden kaçıralım ki?
Vicdanın olmadığı yerde kanun ve yönetmeliğin işi ne?
Buna bakılırsa temizlik elemanı gücünü kanun ve yönetmelikten almakta, Mehmet Abi de görevini vicdanından aldığı talimatı yerine getirmektedir.
İtiraz mevkiinde varsa eğer; temizlik sendikası gelsin bu duruma bir sarahat getirsin.
Lâkin yanlışın irisi ufağı olmaz. Temsilde hata olmaz; necisin azı da kararı da birdir, diyeceğim.
Lafı uzatmayayım; geçen gün taşeron şirketin bu mutemet elemanına biraz takılayım; bu sayede sessiz filim biraz konuşsun, sesini tanıyıp, aleme ilan edelim derdini anlayalım. Kamuoyu da bu herifi biraz tanısın istedim.
Elindeki telefona işaret edip “ Paranı hep telefona harcıyorsun" dedim. Adam hiç beklemediği bu soru karşısında gölgelediği küçük nokta gözlerini üzerimden ayırmayıp yanındaki ikibuçuk litrelik kolasını iki parmağıyla kaldırıp kafasına çekti.Şişeyi yere indirip kapağını kapattıktan sonra bir miktar durakladı. Yanından geçen bir kediyi ayağıyla iteleyerek nefes nefese “ Para harcanmak içindir" dedi.
Evin bahçesine bir adımımı atmıştım ki, durakladım. Adam, gözümün içine baka baka “ Para harcanmak içindir” anlamlı sözünü bir kere daha ve ısrarla tekrarladı.
Durdum, düşündüm. Doğrudur; para harcanmak içindir ama nasıl ve nerede?
Parayı kolaya verip biskivü, çekirdek gibi abur cubur yersen evin yolunu şaşırırsın. Vazifeni yaparken kedinin köpeğin rızkına da dokunmayacaksın. Kul hakkı ,hayvan hakkı yemeyeceksin, kimsenin rızkına engel olmayacaksın. Yoksa maazallah bedenin bir çöp bidonuna döner!
Atalarımız bu gibileri hakkında “Huylu huyundan vaz geçmez. Ola ki canı çıka “ demişlerdir.
Mehmet abimiz her gün ellerini kaldırıp yetmiş ikibin alemi yaratan , rızkını veren sonsuz merhametiyle yerleri ve gökleri kuşatan Rabbimize bu çöpçü kulunu islah etme temennisinde bulunur.
İşte o gün,” Allah’ım bizleri yanlış işlerden, vicdansızlıktan ve israf felaketinden bizleri muhafaza buyur , bizleri doğru yola ilet” şeklindeki temenni ve dualarla bir ayağımı evin bahçesine atmış iken , çöpçüyle aramızda yukarıda yazıldığı gibi bir muhavere geçti.
Sonra dışarıda kalan ayağımı çekip bahçeye aldım..