BİR AMERİKAN HİKAYESİ
Belki bu öyküyü daha önce duydunuz…
“Tuh be” dediniz içinizden “ben niye bunları yapmadın”
Aslında; biz burada anlatılmak istenilen her şeyi biliyoruz…
Biliyoruz da cebimizde otobüs bileti alacak, arabamız olsa bile depoyu fulleyecek kadar para var mı acaba…
Olanı da ya markette, ya da pazarda boğazımız için harcıyoruz…
Peynir, zeytin derken kasaya adeta bir servet ödeyip çıkıyoruz…
Cebimiz boşaldıkça ruhumuzda boşalıyor ve giderek sevdiklerimizden dostlarımızdan uzaklaşıyoruz…
Yaşadığımız ahlaki çöküntüyü dinsel eğitim bile tamir edemiyor…
Olsun yine de öykü belleğimiz bir yerinde saklı kalsın…
Bakarsın bir gün talih kuşu başımıza konuverir…
O zaman elimiz kolumuz dolu; sevgi ziyaretleri yaparız, diyoruz da; amma…
Ama; o talih kuşunun uzun bir süredir bir yerlerde tutsak olduğuna dair kuvvetli iddialar var…
Öyküye şöyle bir göz atalım;
Bizde de giderek yok olmaya başlayan o güzel hasletlerimize, “Amerikanyalıların(!)” ne kadar özlem çektiğini görelim…
xxx
Amerika'da bir üniversitede profesör derse şöyle başlamış:
“Düşünün ki bugün dünyanın son günü. Yarın bu saatte her şey bitecek. Kurtuluş şansınız yok. Bugün ne yapardınız..?”
Öğrenciler tek tek yazmaya başlamışlar...
“İbadet eder, Tanrı'dan günahlarımı affetmesini dilerdim..”
“Tüm sevdiklerimle vedalaşırdım…”
“Ailemle vakit geçirirdim…”
“Anneme veya babama giderdim.”
“Arkadaşlarımla yarım saat eski günlerdeki gibi basket oynardım…”
“Barbekü partisi yapardım.”
“Sevgilimi arardım…”
“Tüm sevdiğim yemekleri yerdim..”
“Yatar uyurdum…”
“Ormanda son defa dolaşırdım…”
“Güneşin batışını son defa seyrederdim…”
“Akşam yıldızları seyrederdim…”
“En sevdiğim yemeği hazırlar, tüm sevdiklerimi akşam yemeğine davet ederdim…”
“Piknik yapardım…”
“Hayatta en çok gitmek istediğim yere gider orada ölmeyi beklerdim…”
“Üzdüklerimi arar, özür dilerdim…”
Hoca bütün hepsini tahtaya yazmış. Sonra gülerek sınıfa dönmüş ve demiş ki:
“Bütün bunları yapmak için dünyanın son günü olması şart mı..?!”
xxx
Evet, tüm bunları yapmak için ölümü beklemek şart mı?
Öyküde bazı öneriler son derece masum…
Ancak öykünün geçtiği Amerikalıların kültürü Türkiye’ye yerleştiğinden beri; içimizdeki doğal insani duyguları bile unuttuk…
Farkında mısınız öneriler unutulan sevgileri hatırlama önerileri…
Sadece can alıcı bir soru; bu hasletlerimiz “z kuşağı” ne kadarını biliyor…
Onlara “sevgiyi/saygıyı” öğretebildik mi?
Unutmayalım sevgi ve saygı bir ülkenin geleceğidir…