BÜLENT UĞUR

BÜLENT UĞUR

BİR BİLGE ADAM: ŞERİF AYDEMİR

BİR BİLGE ADAM: ŞERİF AYDEMİR

Bir insan, bir insanın gözünde günden güne nasıl devleşir?

Yıl 1996, İstanbul'a, Basın Yayın ve Enformasyon İl Müdürü olarak atandım. Bir gün rahmetli amcam Ahmet Uğur'un tekstil dükkanında Ağınlı bir hemşehrimiz ile tanıştım: Şerif Aydemir. Yaşça benden büyüktü. Kendisine "ağabey" diye hitap etmeye başladım. Sıcak bir tanışma sohbetimiz oldu; ortak dostlardan, Ağın'dan bahsettik. Tüm hemşehrilerimle olduğu gibi Şerif ağabey ile de dostluğum, hemşehrim olması hasebiyle 1-0 önde başladı.

Şerif ağabey İstanbul Adliyesi'nde İdari İşler Müdürü idi. Yani benim gibi devlet memuruydu.

Çeşitli sohbet ortamlarında, yemeklerde, organizasyonlarda zaman zaman birlikte olduk. Bu ara baktım ki Şerif ağabeyin "hemşehricilik anlayışı" benden ileri.

Bir süre sonra dernekçilik yapısını gördüm. İlçemizin İstanbul'da bulunan derneği için fedakarca çalışmalarını izledim.

O dönemlerde kendisinden yaşça büyük hemşehrilerimizle olan ortamlarda daha çok dinlemede kaldığını gördüm. Meğerse gözlem dönemini yaşıyormuş. Sonradan anladım.

Gün geldi devlet memurluğundan emekli oldu. Bu defa yazarlık yönünü gördüm (Benim görmemden çok daha önce yazdığını sonradan öğrendim). İlçemin yakın tarihini ve yaşanmışlıkları, onun öykü kitaplarındaki hikayelerden, bilmediğim yönleriyle öğrenme şansım oldu.

Türk Edebiyatı Vakfı ile ESKADER gibi fikir, düşünce kuruluşlarında aktifliği dikkatimi çekmeye başladı.

Artık sohbetlerimiz daha derinlikli olmaya başlamıştı. Bunu derken, kendi fikirlerimi söylemiyorum. Şerif ağabeyi kaşıyarak açtıktan sonra onu dinleme keyfinden bahsediyorum.

Şerif ağabey; önce insanlığı, ardından hemşehriciliği, ardından dernekçiliği, ardından yazarlığı derken, sonunda bilgeliği ile de beni etkilemeye başlamıştı. Bu ara mükemmel olarak nitelendirilebilecek yazıları, iyice "dem" tutarak, mükemmel ötesi olmaya başlamıştı. Netice itibariyle, tabirim tam da yerini bulmuştu: Şerif ağabey, günden güne gözümde devleşiyordu.

Hızlı kitap okuyan, yeri geldiğinde bir günde bir kitabı bitiren bendeniz, Şerif ağabeyin Facebook'da zaman zaman yayınladığı "Not Defterimden Süzülenler" başlıklı, her bir bölümü yaklaşık 2 sayfa civarında tutan, yazı dizisini, 2 saatte bitiremiyordum. Kendi fikirlerini alıntılar ile bezediği yazılarında çok büyük derinlikler vardı. Bazen bir paragraf, bazen bir cümle, bazen de 2 kelime beni alıyor, bir yerlere götürüyordu. Düşünmeye devam etsem; saatlerce değil, günlerce bile oradan çıkamayabilirdim.

Şerif ağabeyin yazılarındaki ifadelerden birisi: "İnsan mesuliyettir". Hadi çıkın, çıkabilirseniz işin içinden. İsterseniz, "Ne büyük yükümlülük", deyin, insan için, isterseniz "Buna kim uymuş ki?", deyin... Ondan sonra oradan alın, buraya vurun. Olmadı, buradan götürün, öbür tarafa. Yine olmadıysa şuradan taşıyın, öteye... Emin olun, yine olmaz. En sonunda bu dipsiz kuyuyu bir tarafa bırakır, öbür cümleye geçersiniz. Kısacası, Şerif ağabeyin yazıları, düşünmeye sevk eder sizi. Fikrinize fikir katar. Sizi düşünce zengini yapar.

×××

İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği), Telif Hakları Derneği'nin organizasyonunda, Türk Edebiyatı Vakfı’nın ev sahipliği ile 2 Mart 2024 tarihinde, "Ustalara Vefa-1" başlığı altında bir etkinlik düzenlendi. Birincisi olma özelliğini ilelebet üzerinde taşıyacak bu etkinlikte, "vefa" gösterilen ilk "usta", yukarıda bahsettiğim, Şerif Aydemir'den başkası değildi.

Salona çok erken geldim. Henüz 3-5 kişi gelmişti. Konuşmaların yapılacağı masanın hemen arkasındaki duvara, toplantının içeriğini ifade eden bir metin ve bir fotoğraf görseli yansıtıcıyla verilmişti. Nazım Hikmet, Abidin Dino'ya, "Abidin, bana tevazunun fotoğrafını çiz" dese, herhalde Abidin Dino bu fotoğraftan daha iyi ifade edemezdi. Fotoğrafta; Şerif ağabey, ellerini göğsünde birleştirmiş bir şekilde, boynu hafif bükük, her zamanki mütevazı ifadesiyle öylece oturuyordu. Aslında fotoğraf ne kadar da Şerif ağabey idi. O, buydu. Ne bir kelime eksik, ne bir kelime fazla.

İLESAM İstanbul Şube Başkanı Cafer Vayni'yi; insanlar yaşarken onların kıymetini ortaya koyan, dolayısıyla öznenin de bu güzel anı tatmasını sağlayan böylesi bir organizasyona imza attığı için özellikle kutluyorum. Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Serhat Kabaklı'yı da bu kadar ulvi bir etkinliğe kucak açtığı için tebrik ediyorum.

Toplantıda; Şerif Aydemir hakkında çok değerli ve farklı açılardan konuşmalar yapan; Ercan Köksal, Funda Özsoy Erdoğan, Mahmut Bıyıklı, Mehmet Cemal Çiftçigüzeli'nin ardından, izleyicilerden de arzu edenler Şerif Aydemir ile ilgili değişik yönlerden görüşlerini ifade ettiler. Son konuşmacı olarak oğlu Fatih Aydemir, "Aydemir Ailesi"ni temsilen salonda bir aile sıcaklığı oluşturdu. Nihayetinde de sessizce herkesi dinleyen Şerif ağabey mikrofona geldi ve son derece duygusal bir konuşma yaptı. Toplantı fotoğraf çekimi ile sona erdi.

xxx

21.yüzyıl "Dede Korkut"u bilge adam Şerif Aydemir'in hemşehrimiz olması biz Ağınlılar için ne büyük bir gurur. Onun, beni dostluk kanadı içerisinde tutması benim için ne büyük bir onur.

Sen çok yaşa, sağlıklı yaşa Şerif ağabey. Yaşa ki kulaklarımız şismanlamaya, yüreğimiz ferahlamaya, beynimiz zenginleşmeye, yolumuz aydınlanmaya devam etsin.

<