JALE İRİS GÖKÇE

JALE İRİS GÖKÇE

ARAŞTIRMACI SANATÇI

BİR DARBE DE SANATTAN! (3)

Kaldığımız yerden devam edelim. Bir şeyler   üretirken,  yararlandığımız kaynakları yeterince andığımızı düşünüyor muyuz? Malum, entelektüel dürüstlük bunu gerektirir.  Ne yazık ki bunun sadece Türkiye'de değil, dünyada da olmadığını görüyoruz genellikle. En azından faydalandıkları,  esinlendikleri düşünürleri;   bilim, sanat, kültür insanlarını referans gösterseler! Görmezden gelerek, yok sayarak, kurnazlıkla apartıp kendimizin kılıyoruz  başkalarının emeğini! 

 Bizler,  “sanat” ile ilgili gerçekleri yazıp-çizenler,  Türkiye’de sanatın  kendi kaderini zaten “çizmiş” olduğunu unutuyoruz!  Bir ihtimal bir şeyleri düzeltebileceğimiz zannına kapılıyoruz işte!

Ülkenin minimum empatiden yoksun  kimi  kesimlerinde hayat intihallerle böyle devam ediyor ne yazık ki!   Sanat tarihçisi,  sanatçısı,  galericisi, küratörü, sanat yazarı, medyası,  koleksiyoncusu, müzayedecisi son sürat   bir  koşuda…  Yani  “Nereden çıktı bu sorunlar!  Ne güzel işimize gücümüze bakıyorduk! Kültür-sanat  faaliyetlerimizi sürdürüyorduk! İntihal de neymiş?  Depremde de  üzüntümüzü  gösterip, taziyemizi  dile getirdik!  Ne yapacaktık başka?  O halde yola devam! Hız kesmeden!”

Sergiler, fuarlar, tanıtımlar, konferanslar… “Kültüre” ve “sanata” boğmaya devam!   “Tabana inip kitleleri bilinçlendiremedik ama kültür-sanatı kararlı bir şekilde, belli bir seviyede  tutmayı başardık!  Ekonomik ve politik dalgalanmalarla kıyaslandığında böylesi bir “istikrar" büyük başarı! Dilimizi o kadar  anlaşılmaz kıldık ki; bırakın halkımızı, çoğu zaman  kendimiz bile anlamadık! Postmodernizmi de aynı lisanı kullanarak eleştirdik!   Daha ne olsun?”  dendi.

Yani kültür-sanat alanına özgü bir  adab-ı muaşeret ve meslek etiği   kitapçığına da acil ihtiyaç duyulmakta.  Yalnız, sıklıkla  örneklerini  gördüğümüz,  önündeki etik ihlali  anlamaktan  aciz kişilere yazdırılmasın bu  kitaplar!  Şaka yaptığımı düşünmeyiniz!   “Köprüden önceki son çıkışta”,  üzerimize düşen görevi yerine getirelim  ve    lütfen ciddiye alalım artık!   Kim yaparsa yapsın; ister bir yakınımız, ister bir arkadaşımız veya meslektaşımız, tanıklıklar esnasında ve sonrasında,  bu tür  detay gibi görünen ama  bütünü  doğrudan etkileyen can acıtıcı şeyleri söylememiz gerekiyor.   Hiç kimse dile getirmez ve “Yarın bir gün işim olabilir,  satışım aksar, koleksiyonlara  giremeyebilirim, camiayı karşıma almayayım!”  diye düşünürse;  bugünkünden   daha  kötü şeylerle karşılaşabiliriz!  6 Şubat depremlerinde imza yetkisini kötüye kullanan liyakatsizleri, bilinçli olarak inşaat malzemesi  aşıran  kimi  şahısları dolaylı yoldan aklamış oluruz.  Oysa  bu  yıkımı bize yaşatan herkesi  silsile halinde,  istifa ve azlinin gereği  için bir adım atarak işe başlayabilirdik “sanat faaliyetlerinden” önce.  Her bir insan yaşamından ve her bir canlıdan  hepimiz sorumlu değil miyiz? Toplumsal  meselelere, haksızlığa, hukuksuzluğa duyarlı olduğunu iddia eden  “sanat dünyası”,  “mağdur” bir pop şarkıcısını  savunduğu kadar bile  arkasında duramadı bunun.  Meslektaşlarına;  “Durun! ne yaptığınızın farkında mısınız?” diyemedi.   Hani  diğer     kişiler ve kurumlar?   En olur olmaz  konuda fikir beyan edenler etrafta görünmedi uzun bir süre!  Kişisel veya ortak,  sanat camiasına    çağrı yapmada çok geç kalındı? Deprem gibi felaketlerde anında organize olup nasıl bir refleks geliştirilebileceğine dair bir planı, programı, yol haritası olmadığı da açıkça anlaşıldı.    İstisnalar belki vardı ama ilk ay bunu göremedik!  Her daim  işine bakıp,  tam bir biat içinde   garantör-lerin  himayesinde  olunduğundan,  sıklıkla kültürel ve ideolojik otorite kurduğu zannına  bile  kapılabildi bazıları.

Önümüzde  belki on yılları alacak bir yeniden inşa süreci var.  Ama büyük bir aymazlık örneği  de “sergilenmekte”.    Bizler,  başta intihal olmak üzere, bunları  dile getirince de  malum lobi-ler  atağa kalkıp dezenformasyona girişiyor.  Sanki  bu faaliyetlere külliyen karşıyız!  Öyle bir şey yok!  İntihal-siz, felaket-siz bir  ülke özlüyoruz sadece!

Jale İris Gökçe

Mayıs  2023 / Kandilli

<