Osman Güvenir

Osman Güvenir

BİR DE SURİYELİLER GELİRSE...

Uzun zamandan beri kendilerine yeni bir vatan arayan Suriyeli
mültecilerin bu kez seçtikleri ülke Kıbrıs...
Edinilen son haber, 305 Suriyeli mültecinin Güney Kıbrıs’a, 14 mültecinin
de Kuzey Kıbrıs’a çıktıkları yönündedir. Malum geçmişte de bazı Suriyeliler
Kıbrıs açıklarında yakalanmışlar ve sınır dışı edilmişlerdi.
Şayet öyle bir Suriyeli mülteci akınına uğrarsak işimiz dumandır. Bunun
en acı örneklerini Türkiye’de gördük. Son kitabımın imza günü için İstanbul
Kitap Fuarı’na gittiğimde kendimi Suriye veya herhangi bir Arap ülkesinde gibi
hissetmiştim. Gazeteci-yazar dostum Ahmet Tolgay’la gittiğimiz kitap
fuarında görevlerimizi tamamlayıp otelimize döndüğümüzde bayağı
sokaklardaki Suriyeli göçmenlerden rahatsız olmuştuk.
Otelimiz İstiklal’e çok yakın bir yerdeydi. Bunun yanında terörün de her
yerde kol gezdiği bir zamandaydık. Nerdeyse sokağa çıkmaya korkuyorduk.
Onca savaşlar yaşadık, cephede ölümüne düşmana kurşun sıktık ama terörün
görünmez kimliği insanı bir başka ürkütüyor.
İstiklal’e yakın bir otelde kalacak ama yiyecek sorununuzu da çözeceksiniz
elbette. Biz de öyle yapıyorduk. Ürkerek İstiklal’de bir restoranta girer,
karnımızı doyurur, hemen otelimize dönerdik. O sokağa çıkışımız veya fuara
gidişimiz esnasında sokaklarda yüzbinlerce Suriye göçmeni görürdük. Ne kadar
genç insanlar sokağın ortasında dileniyorlar ve karınlarına bir lokma yiyecek
koymak için çırpınıyorlardı.
Gerçekte demografik ve sosyal anlamda İstanbul’un çehresi değişmişti.
Her adımda Suriyeli göçmenlerle karşılaşıyorduk. İçimiz acısa da, onlara
verdiğimiz üç beş kuruş sadaka onların sorunlarını çözmeye yetmiyordu.
Bizim gibi milyonlarca İstanbullu bu duruma şahit oluyor ama
huzursuzluklarını da dile getiriyorlardı.
Bazı İstanbullu dostlarla bu durumu konuşurken, onların rahatsızlıklarını
bariz bir şekilde görebiliyorduk.
Mesela parası olan bazı Suriyeliler çarşı merkezlerinde dükkan açmışlar ve
tabelasına da Arapça tabela koymuşlardı. Kılık kıyafetleri ayrı bir olay.
Zaten Türkiye kendi içinde türban olayını tartışırken, bir de bu durum
çıkmıştır başlarına.
İşte o bağlamda Suriyeli göçmenlerin adamıza akınını düşünerek şu
minnacık ve tertemiz ülkenin başına neler gelecek diye endişeleniyorum.
Ben de saf saf “Şu tertemiz ülkemiz” diyorum da ben de o tertemiz ülke
ifadesine inanmıyorum.
Zaten 1974 Mutlu Barış Harekatı’ndan sonra sosyal ve kültürel değişikliğe
uğradık. Kültürel farklılığımız Türkiye’nın kırsal yöresinden gelen insanlardandı.

Onlar bizim kardeşlerimiz. Dilimiz dinimiz aynı, sadece yaşam tarzımız ve
kültürel farklılıklarımız var. Onlar bize, biz de onlara alıştık. Ama Suriyeli
göçmenler adaya doluşursa ne yaparız?
Hani bizde bir “Üniversite turizmi” başladı ya... Üniversite için bu ülkeyi
adeta zenciler işgal etti. Hangi sokağa, hangi mağazaya, hangi markete
giderseniz gidiniz, yüzlerce zenci ile karşılaşırsınız.
O bağlamda bizim şu “tertemiz” ülkemiz ifadesi artık geçerliliğini yitirdi.
Peki... Suriyeliler gerçekten Kıbrıs’ı kendilerine mesken tutarlarsa ne
olacak?
İnsan bu zavallı göçmenlere acısa da, biz de herhalde kendimizi düşünmek
zorundayız. Suriyeli göçmen kabulüne bir kere başladık mı, mutlaka onun arkası
gelecektir.
Bu işin sonu yok. Vatansız kalmak da hayli zor. Bu insanların Suriye
savaşlarından önce kurulmuş düzenleri vardı. Herkes işinde gücündeydi.
Çocukları kendi okullarına gidiyorlardı. Ama şimdi savaş nedeniyle herşey
mahvoldu bitti.
Umarız Suriyeli göçmenlere kapı açılmaz ve herşey çorap ipliği gibi gelmez.
Yani kısacası Suriyeli mülteciler...

<