BİR HİKAYE YAZ İÇİNDE İNSAN OLSUN...
Necati Güngör, hikayelerin insanı...
Necati Güngör, bir hikayeci...
Necati Güngör, İstanbul Hukuk’tan arkadaşım ve hemşerimdir.
Yetmişli yılların terörünü İstanbul’da birlikte yaşadık.
Ben bindokuzyüzseksenlerin başında memlekete döndüm.Necati İstanbul’da kaldı.Israrla
hikâyeciliğe devam etti. Durmadan usanmadan içinde insan olan hikayeler yazdı.
Hikayelerinde yüzünü hep memlekete döndü. Baba mesleği kasaplıktan yola çıkarak kasap
pazarını, mezbahayı ve kasapları anlattı.
O yerel gerçeklerden yola çıkarak evrensele; “insan”a ulaştı. Onların iyi ve kötü günlerine
hikayeleriyle tanıklık etti. Yaşlı bilge kadınları, çocukları anlattı. Onları konuşturdu. Çocuk
duyarlığıyla hep onların resimlerini çizdi...
“Anam Babam Malatya” kitabı bir tür Malatya destanıydı.Daha doğrusu seksenli yıllardan
geride kalan ana babalı günlere yakılan bir ağıt...
Hikayelerinde insanlardan başka, kediler köpekler de bulunan İstanbul hikayeleri yazdı. Bu
hikayeleri yazarken İstanbul’un Kadıköy’ünde evinin önünde kediler üç öğün eksik olmadı.
Kediler de teşekkür mahiyetinde eski evlerin bodrumlarında fink atan sıçanlara bu evde
geçit vermediler. O “ağzı var dili yok” bu mahlukatı üç vakit sahiplendi.
Unutulmaz hikayeleriyle yıllara iz bırakan iz bırakan Necati Güngör, Günışığı Kitaplığı’nda
çıkan son kitabı “BİR HİKAYE YAZ İÇİNDE İNSAN OLSUN...” ile iz bırakmaya devam
ediyor.
On hikayenin toplandığı kitabın kahramanları çocuklar. Çocuklar sessizce anne babalarını
anlatıyorlar;
”Nohut dürümü“ satarken insanlığın henüz ölmediğine tanıklık ediyorlar. “İnsanlık Gelip
Çalar Kapınızı ”nda eski bir paltonun cebinde unutulan altın bileziğin nasıl asıl sahiplerine
iade edildiğini , “Bu Ev Senin” hikayesinde sözün senet/vasiyet olduğunu, ”O Benim
Torunum”da yaşlı nineye ödenemeyen bakıcı parasını, “Yürümek Yararlıdır “da işsizliği,
“Sen De Bir iyilik Yap” da bulduğu telefonu sahibini arayan bir çocuğu, “Ablam ve
Nişanlısı“nda “insan evladı” çıkan bir enişteyi, “Annemin Arkadaşı ”nda damın deliğinde
kalan yaşlı bir kadının dramını öğreniyoruz.
Kitaba adını veren hikayede ise öğretmenin verdiği ev ödevi olan “hikaye”sine konu arayan
bir çocuğun arayışını izliyoruz.
Hikayelerin ana teması toplumumuzda unutulmaya yüz tutmuş ortak değerlerimiz ...
Necati Güngör, hikayeleriyle eski güzel çocukluk çağlarının günümüzde de yaşandığını iddia
ediyor...
Bu hikayeler eminim sizin de ağzınıza çocukluk günlerinizin “elmalı şeker” tadını
bırakacak...
O tadı alması için içinizdeki o sevimli çocuğu uyandırıp elinden tutun; ona bu hikayeleri
okuyun...
Not: En son “Naim Tiralı Hikaye Ödülü”nü almış olduğunu henüz öğrendiğim değerli
arkadaşım Necati Güngör’ü tebrik ediyorum.