CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

BİR KADIN BİR ERKEK VE KALBURALTI İKİ ÇOCUK

Günümüz insanının  en önemli özellikliği nedir deseler bence  kumandalı olmasıdır. 

Nedersen et,  elinde telefon, kumandan olacak !  Dijital çağın gerçeği  bu. Herşey akıllı kumandaların ucunda. Her görüntü televizyonun beyaz camındadır.  Kumandalar   eşyalara emrediyor;  

-Beyefendin ne diyorsa onu yap. Yerinden kaldırma!  

Yani insanların geldiği nokta bugün  “Armut piş ağzıma düş” paradigmasıdır.

Duyduğuma göre günümüzde silahlar kumandalarla iş görüyor, düşmanın topunu tüfeğini yerle bir  ediyormuş.

 Elini kana bulaştırmıyorsun yani ...

İçeri girerken kendiliğinden açılan otomatik kapılar insanı masallara “ açıl susam açıl" ‘li masallara götürüyor bizi.  

Vakanın geçtiği yere gidelim... 

Bu bir evdir. İki oda, bir mutfaktan ibarettir. Salonu yoktur. Af buyrun  küçük de olsa bu evin bir tuvaleti ve banyosu vardır. Antre ise oda kapısıyla burun buruna gelecek kadar küçüktür. Arkasına iki çift ayakkabı anca sığar. Evin bir erkeği, bir kadını, iki de çocuğu vardır. Kadın elinde bir şiş bir çocuk hırkası örmektedir.  Vakit akşamdır .Televizyonlar ana habere hazırlanmaktadır. 

Beyefendi iş dönüşü yemeğini yemiş, televizyonun karşısındaki kanepeye uzanmıştır. Kendisinden ilgi bekleyen ilkokul çağındaki bir erkek, anaokulu çağındaki küçük kız  çocuğuna seslenmiştir“ Ula  çocuklar, ödevlerinizi yapın. Bana zayıf karne getirmeyin" demiştir

Evin hanımı  odaya girince herifin kanapeye çoktan uzandığını görür. Elinde orlon ipliği , şiş ile yeni doğum yapacak görümcesi için çalışmaktadır. Bir herifine , bir orlon ipliğine  bir de örgü şişine bakıp içinden “ Allah’tan korkmayacaksın şunu bir şişleyeceksin " şeklinde bir dizi düşünce geçirir.

Çocuklar, dizüstü oturup canlı televizyon yayınını izlemeye hazırlanmaktadırlar.

Kanepedeki adam çocuklara hafif yan gözle merhametle bakmaktadır. İçinden “ de haydi neyse onlar da biraz dinlensinler” diye geçirir. 

Bütün gün iki oda bir mutfak arasında mekik dokuyup saçını süpürge etmiş olan hanımefendi , başına kötü bir şıttik , altına mavi üzerine beyaz çiçek desenli pazen şalvarıyla  bir o yana bir bu yana salınmıştır. Salınırken yorgunluktan dizleri tutmaz olmuştur. 

Zaten fakir evi, geçim darlığı zavallı esgeteği   vaktinden önce yormuştur .  Elek altı çocuklara saçını süpürge etmekten, senelerdir  evin erkeğine yemek , çay pişirmekten, su kızdırmaktan imanı gevremiştir. 

Bu evde de her akşamki sahne tekrarlanır. Evin erkeği söz alır " arvat,  şu kumandayı ver. Reis Azerbaycan’a gitmiş. Orada nasıl karşılanmış" der. Kadın kumandayı getirirken erkeğin gözlerinin içine bakar. O sırada ayağı burkulur. 

Erkek bu sırada karısının makyajsız, pasaklı halini düşünmekte, lastikli şalvarına esefle bakmaktadır. Erkek tam o sırada karısının gözlerinin içine baktığını fark eder ve  kafasını kanapenin kenarından kaldırıp dirseğine dayar.

Çocuklar bu karşılıklı göz temasını farkında olur.  İlkokul bire giden Ali kalemi defterin üzerine koyarak yan gelir ve  bazı düşüncelere dalar. Kalburaltı ikinci  çocuk olan Elif henüz anasının dizinden ayrılamamıştır.  Salon kapısı üzerinde gezinen  “Berfin” isimli  uçucu bir böceği dikkatle izlemektedir. Berfin ise kapının pervazına doğru tırmanmaktadır.

Adam kadının elinden kumandayı  alırken eller elektriklenerek  kontak yapar. İkisi iki yandan “ uy elektrik !” diye çarpılırlar.  Adam kadına hafifçe  “ Bana bir kazan su  koy, leğeni de getir ayaklarımı koyup  hafifliyem. Abdestimi alam  Kontağım gitsin “ der. 

Kadın yüzümde güller açar;   “ Ula senin kontağın da hiç bitmiyor !” der. 

Adam  mütebessim ; “ Ne’dem  arvat, bizim de rızkımız  elektrikten. Şirket tedbir alsa çarpılmayacağız. Dua et de çarpılıp çalgın kalmayayım," der. 

Sonrası malum...

Hikâyenin teferruatı bundan ibarettir, Şimdi hikayenin asıl kısmına gelelim...

Bu işi bilenlere  göre  elektrik kaçağının  yegane  sebebi , faturaların  kabarık olması,  saat okuyan bu adamın ise  gittiği evlerde toprak hattı  bulunmamasıdır. 

Çarpılsın  çarpılmasın  elektrik okuma işini bu adam yapmasa başkası yapacak. Bazı tüketiciler şirket elemanları  saatin kapağını kontrol etmesin diye  kabloları açıkta bırakıyorlar.  

Bizce elektrik dağıtım şirketi  temsil ve ağırlama payından bir kaç kuruş ayırsa idi, bu adam da işine  eldivenle sarılır, riske girmez...

Duyduğuma göre elektrik faturaları da  pik yapmış. Üstüne üstlük faturaya bir de temsil ve ağırlama payı da eklenmiş...

Bu gidişle Allah etmesin ; evlere elektrik verilmeyecek. Bacalar tütmeyecek, evler babasız, pencereler kör kalacak !..

<