CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

BİR KEDİ HIKAYESI... (1)

İlçemiz, mezarlıkları, camileri, beyefendi insanlarıyla ünlüdür. Mesela karşıdan karşıya geçerken kimse arabasından kafasını çıkarıp nezaketsiz sözler sarf etmez, ardınızdan  kimse korna çalmaz. 

Havada uçarlarımız, karada kaçarlarımız dahi bu semtte yaşamaktan sonsuz bir haz alırlar.

Memurlarımız paydos saati saat beşte evlerine döndüklerinde hava sahamız  kanat çırpan kargalar ve martılarla, ana karamız  kedilerle köpeklerle dolar. 

Kalın bağa gözlüğü gözüne yapışık halde Memet abimiz, eski bir çocuk arabasına doldurduğu  sakatat parçalarını   tevzi etmek üzere tarihi namazgahta bu saatlerde görünür. 

Aman Allah’ım ne şenliktir bu !  Mezkur hayvanat şımarık çocuklar gibi birbirlerini ite kaka ; “Hani bana? Hani bana? “ diyerek bu mübarek yaşlı  zatın arkasından koşarlar.

Erimiş saatler* tablosundan çıkan bu harikulade insan , Cenab-ı Rabbul Alemin'in sonsuz  servetinden hayvanata  tahsis olunan bu nimetleri büyük bir zevk ve şevkle tevzi ettikten sonra tarihi çeşmede elini kolunu yıkar, abdestini alır, akşam namazı için az ötedeki  küçük tarihi camiye gider. Mazlum dostları  için dualar ettikten sonra evine gidip ertesi günü saat beşte kalkmak üzere kafasını yastığa koyar. Rüyalarında bin civarında uçar karga, martı , beşyüz civarında kaçar kedi köpeğiyle lisanları üzerince  konuşur. 

Memet abi , hayır hasenatini, bu dünyada kendi eliyle yapar.

Semtimizin insani iyidir. Mubalaga olmasın; kedi köpek gibi ağzı var dili yok hayvanata yemez yedirir, içmez içirir. 

Allah razı olsun ondan ve onun gibilerinden; onların sayesinde kedilerimizin , köpeklerimizin  yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarındadır. Kimileri sokaklarda, kimileri evlerde huzur içinde barış ve güvenlik içinde yaşarlar. Bunlar arasında uzun zamandır  huzur ve asayişi bozucu kayda değer bir eyleme rastlanmamıştır.

Şimdi şu aziz mübarek Ramazan'da gıybet etmek gibi olmasın ;  semtimizin insanı bilhassa yeni yetme gençleri, çalışmayan hanımları , dar gün , zor gün nedir bilmez, yarın ne olacak diye  düşünmüyorlar!..

İsraf almış başını gidiyor.. Karadenizli müteahhitlerin yapmış oldukları eciş bücüş apartmanların  iki art bir;  nohut oda bakla sofa dairelerine başlarını sokunca “noldum” demekten kendini alamayıp  İncecik bir çizgi olarak görünse de  “Aşağısı Marmara,  yukarısı  Karacaahmet ; bir daha mi geleceğiz dünyaya " deyip dairelerinin kapı , pencere, dolabını  söküp söküp sokağa atarlar. Kredi kartı denilen o  gavur icadı  milyarlık kapı , pencere ve sair mobilya alışverişlerinin , daha sonra da ödenmeyen borçların sebep olduğu huzursuzlukların   yolunu açıyor. 

Gene  gıybet etmek gibi olmasın , Çiçekçi Mızo gibi  gün bulup gün yiyerek  yaşayan  müşterisi bulunduğum   Hurdacı  Ali’nin  sokağa çöp niyetiyle  atılan bu menkul  müştemilat sayesinde iki oda  bir salon  ev sahibi olduğu , üniversitede çocuk okuttuğu söyleniyor

Haber kaynağımı  ise açıklamasam iyi olacak...

Ben bu bilgileri “balkonda oturup gelip geçeni seyrederek ilgilisine servis eden  emekli bir adam"dan aldım desem her halde ayıp olmaz. 

Bir çok fuzuli harcamasında kredi  kartını devreye sokan semtimizin bu güzel yürekli insanları  ellerinde kalan  naktin cüzi bir kısmını kedi , köpek yemine harcadığı bilinen bir gerçektir. . 

Sağolsun belediyemiz de  bu hayvanlar   için özel klinik bile kurmuştur.  

Belediyemizin gezici veterinerleri ve itlaf ekibi  problemli kedi köpek için  yedi yirmidört saat sahada  görev yapmaktadır.

(Devamı yarın)

 

<