BİR KEDİ HIKAYESI... (1)
İlçemiz, mezarlıkları, camileri, beyefendi insanlarıyla ünlüdür. Mesela karşıdan karşıya geçerken kimse arabasından kafasını çıkarıp nezaketsiz sözler sarf etmez, ardınızdan kimse korna çalmaz.
Havada uçarlarımız, karada kaçarlarımız dahi bu semtte yaşamaktan sonsuz bir haz alırlar.
Memurlarımız paydos saati saat beşte evlerine döndüklerinde hava sahamız kanat çırpan kargalar ve martılarla, ana karamız kedilerle köpeklerle dolar.
Kalın bağa gözlüğü gözüne yapışık halde Memet abimiz, eski bir çocuk arabasına doldurduğu sakatat parçalarını tevzi etmek üzere tarihi namazgahta bu saatlerde görünür.
Aman Allah’ım ne şenliktir bu ! Mezkur hayvanat şımarık çocuklar gibi birbirlerini ite kaka ; “Hani bana? Hani bana? “ diyerek bu mübarek yaşlı zatın arkasından koşarlar.
Erimiş saatler* tablosundan çıkan bu harikulade insan , Cenab-ı Rabbul Alemin'in sonsuz servetinden hayvanata tahsis olunan bu nimetleri büyük bir zevk ve şevkle tevzi ettikten sonra tarihi çeşmede elini kolunu yıkar, abdestini alır, akşam namazı için az ötedeki küçük tarihi camiye gider. Mazlum dostları için dualar ettikten sonra evine gidip ertesi günü saat beşte kalkmak üzere kafasını yastığa koyar. Rüyalarında bin civarında uçar karga, martı , beşyüz civarında kaçar kedi köpeğiyle lisanları üzerince konuşur.
Memet abi , hayır hasenatini, bu dünyada kendi eliyle yapar.
Semtimizin insani iyidir. Mubalaga olmasın; kedi köpek gibi ağzı var dili yok hayvanata yemez yedirir, içmez içirir.
Allah razı olsun ondan ve onun gibilerinden; onların sayesinde kedilerimizin , köpeklerimizin yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarındadır. Kimileri sokaklarda, kimileri evlerde huzur içinde barış ve güvenlik içinde yaşarlar. Bunlar arasında uzun zamandır huzur ve asayişi bozucu kayda değer bir eyleme rastlanmamıştır.
Şimdi şu aziz mübarek Ramazan'da gıybet etmek gibi olmasın ; semtimizin insanı bilhassa yeni yetme gençleri, çalışmayan hanımları , dar gün , zor gün nedir bilmez, yarın ne olacak diye düşünmüyorlar!..
İsraf almış başını gidiyor.. Karadenizli müteahhitlerin yapmış oldukları eciş bücüş apartmanların iki art bir; nohut oda bakla sofa dairelerine başlarını sokunca “noldum” demekten kendini alamayıp İncecik bir çizgi olarak görünse de “Aşağısı Marmara, yukarısı Karacaahmet ; bir daha mi geleceğiz dünyaya " deyip dairelerinin kapı , pencere, dolabını söküp söküp sokağa atarlar. Kredi kartı denilen o gavur icadı milyarlık kapı , pencere ve sair mobilya alışverişlerinin , daha sonra da ödenmeyen borçların sebep olduğu huzursuzlukların yolunu açıyor.
Gene gıybet etmek gibi olmasın , Çiçekçi Mızo gibi gün bulup gün yiyerek yaşayan müşterisi bulunduğum Hurdacı Ali’nin sokağa çöp niyetiyle atılan bu menkul müştemilat sayesinde iki oda bir salon ev sahibi olduğu , üniversitede çocuk okuttuğu söyleniyor
Haber kaynağımı ise açıklamasam iyi olacak...
Ben bu bilgileri “balkonda oturup gelip geçeni seyrederek ilgilisine servis eden emekli bir adam"dan aldım desem her halde ayıp olmaz.
Bir çok fuzuli harcamasında kredi kartını devreye sokan semtimizin bu güzel yürekli insanları ellerinde kalan naktin cüzi bir kısmını kedi , köpek yemine harcadığı bilinen bir gerçektir. .
Sağolsun belediyemiz de bu hayvanlar için özel klinik bile kurmuştur.
Belediyemizin gezici veterinerleri ve itlaf ekibi problemli kedi köpek için yedi yirmidört saat sahada görev yapmaktadır.
(Devamı yarın)