NURAY ÇAĞLAR

NURAY ÇAĞLAR

BİR LAKERDA ÖYKÜSÜ

Sevgi çok şeyin icadında üretilmesinde önemli bir faktör…

Sevgiyi ölçülü ve zamanında kullanırsanız birçok şeyi baştan çözebilirsiniz…

Kimi zaman insanlığın onurunu kurtaracak devasa bir icada imza atarsınız, kimi zaman da bir çocuğun isteğini karşılar size olan sevgisini ve hayranlığını daha da artırabilirsiniz.

Sevgi bir çok şeyin anahtarıdır…

Kimi zaman insan oğlunun yaşam kaynağıdır, kimi zaman yoksulluğumuzun gönül zenginliğine everilmesinin nedenidir.

Şimdi sosyal medyada rastladığımız bir öykü, özellikle İstanbulluların unutamadığı bir damak zevkinin kaynağını  anlatıyor, hem de bir sevginin nelere kadir olduğunu bize yeniden hatırlatıyor…

Nu sevgi icadı; belki de bir başka icadın temel taşını yani harekat noktasının da ipuçlarını vermekte…

Hepiniz mutlaka  “lakerda“yı hatırlasınız…

Şimdilerde tadını pek anımsayamadığımız bu lezzetin öyküsüdür bu…

Ve bu öyküde ki icadın temel taşının da sevgi olduğunun anlatımı.

Öykü İspanya'da başlıyor ve İstanbul mezecileri de, zar zorda olsa çiçek pasajı gibi ender mekanlarda birazda içerik değiştirerek yaşıyor, LAKERDA "La kerrida" ise İspanyolca'da "isteyince olan/istendikten sonra olan şey" anlamında kullanılıyor.

Peki bu duygusal anlama sahip kelimenin balık kültürüyle nasıl bir alakası, nasıl bir ilişkisi var?

Aslında her şey İspanyol bir balıkçı babaya dayanıyor.

İspanya'nın Toledo şehrinde yer alan balık halinin duvarlarında yazılı bir hikaye bize lakerdanın nasıl ortaya çıktığını anlatır türden. Hemen anlatalım.

xxx

İspanya'da Malaga kıyılarında yaşayan fakir Yahudi  bir balıkçı Behmuaras. Her gün balığa çıkan Behmuaras tuttuğu balıkların yarısını satıyor, yarısını evine götürüyor. Üç çocuk babası olan balıkçının en küçük çocuğu ise en çok torik balığını seviyor. Balıkçı da çok sevdiği çocuğu için balıktan torik yakalamadan dönmemeye çalışıyor. Ancak torik en zor yakalanan balıklardan biri, çünkü onu tutmak için çok açılmak gerekiyor.

Bir Şabat ( Yahudilerin dinlenme günü) günü balıkçı karısının tüm itirazlarına rağmen çocuğu için torik yakalaması gerektiğini söyleyerek denize açılıyor balıkçımız, ancak aylarca balık yakalayamıyor.. 

 Bir perşembe günü dua ederek denize açıldığında ise büyük bir sürüye denk geliyor ve tam 30 adet torik yakalıyor.

Dualarının kabul olduğunu anlayan balıkçı bir karar veriyor ve "Ben bunları satmaktansa tuzlar ve saklarım. Çocuğum da dilediği zaman torik yiyebilir" diyor ve bugün lakerda olarak  bildiğimiz yöntemi geliştiriyor.

Önce balıkları temizliyor, eşit parçaya ayırıyor. İliklerini çıkarıp soğuk suda bekletiyor. Kanını süzdürüp tam 25 gün tuzda sıkıca saklıyor. Sonraları balıkçı babanın bu keşfi yayılıyor ve İspanyollar bu yiyeceğe lakerda adını veriyor. Yani la kerrida, isteyince olan şey demek...

Bu lezzet hızla dünyaya yayılıyor...

Yıllar sonra İspanya'dan büyük Yahudi göçleri ile İstanbul'a geliyor ve bizim sofralarımızda , en önemli bir yer tutuyor.

Lakerda yıllar boyu muhabbet sofralarının en makbul mezelerinden biri olarak yerini koruyor..

Ancak insanoğlunun tanrının lütfu herşey hoyratça kullanıp tüketmesi nedeniyle lakerda artık tarih sayfalarında yerini almaya başlıyor...

Palamut lakerdası ise ne kadar aynı lezzet verir bilinmez: Onu da "gurmelerin" kararına bırakmak gerek...

<