D.ALİ GÜLTEKİN

D.ALİ GÜLTEKİN

Bir Milleti Var Eden Unsur "Dil"dir

“Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranlarda Türk dilinden başka bir dil kullanmaya.”

Karamanoğlu Mehmet Bey

Her şey eğitim sisteminin şekillenmesiyle başlar. Milli bir eğitim sistemi ortaya koyamamışsanız, birileri sizin adınıza hem de adına “milli” dedikleri bir sistem yaparlar. 

Ve sistem kurucular sizi kendi dilleriyle biçimlendirmeye başlar. Siz yabancı bir dil öğrenme sevdasıyla yanıp tutuşurken, onlar size kendi kültürlerini, yaşam şekillerini ve inançlarını empoze ederek kendilerine hayran, kendileri gibi yaşayan bir nesil yetiştirirler. Hem de  sizin ellerinizle ve zahmetsizce.

Bir süre sonra yetişen nesli tanıyamazsınız. 

Bir milletin koruması gereken en önemli değerlerden birisi dilidir. Dil milleti millet yapan unsurdur. Dilini kaybeden kimliğini kaybetmeye başlar. Ve kimliğini kaybeden toprağını, ülkesini kaybeder.

Bu kadar önemli olan bir konuyu maalesef önemsemedik yıllarca.

Ülkemdeki tabelalara, gençlerin kendi aralarındaki konuşmalarına, sosyal paylaşım sitelerinde ve birbirlerine ileti gönderirken kullandıkları dile, en vahimi, entelektüel dediğimiz aydın geçinenlerin konuşmalarına ve kitaplarına baktıkça içim acıyor.

'' Bir milleti yok etmek istiyorsanız işe önce dil ile başlayın"  diyor, Konfüçyüs.

Ve yine devam ediyor:

“Bir ülkenin yönetimini ele alsaydım, yapacağım ilk iş, hiç şüphesiz dilini gözden geçirmek olurdu. Çünkü, dil kusurlu ise kelimeler düşünceyi iyi ifade edemez. Düşünce iyi ifade edilemezse, görevler ve hizmetler gereği gibi yapılamaz. Görev ve hizmetin gerektiği şekilde yapılamadığı yerlerde âdet, kural ve kültür bozulur. Âdet, kural ve kültür bozulursa, adalet yanlış yollara sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte, bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”

O yüzden bir ülkenin egemenliğine göz diken emperyalistler önce yazı ve konuşma dilini  bozarak ve kendi dillerini  yaygınlaştırarak işe başlarlar. Bunu meşru hale getirmek için bir çok bahaneler üretirler.  

Mesela; ürettiğimiz teknolojinin sizin dilinizde karşılığı yok, sizin diliniz bilimsel bir dil değil v.b... Ve bu fikri halkın beynine yerleştirmek için ülkedeki satın aldıkları şakşakçıları kullanırlar.

Durum hiçte öyle değil. Çok zengin bir kelime dağarcığına ve dünya dilleri arasında kelimeler arası bağlantı özelliği çok yüksek, ayrıca cümle kurma açısından mükemmel olan bir dil yapısına sahibiz.

Bakın  Johan Vandewalle bu konuda ne diyor:

“…Anadili Türkçe olan bir kişinin kısa cümlelerle düşündüğü, konuşma anında ise bu kısa cümleleri çeşitli yollarla birbirine bağlayarak karmaşık yapılar kurduğu görüşündeyim. Bu “cümle bağlama eğilimi” bazı konuşmalarda zayıf, bazılarında ise adeta bir hastalık derecesinde güçlü olabilir. Bu son durumda ortaya çıkan dilsel yapılar, insan zihninin üstün olanaklarını en güzel şekilde yansıtıyor. Farklı dil gruplarına ait birçok dili incelediğim halde şimdiye kadar hiçbir dilde beni Türkçe’ deki karmaşık cümle yapıları kadar büyüleyen bir yapıya rastlamadığımı söyleyebilirim. Biraz duygusal olmama izin verirseniz, bazen kendime “keşke Chomsky de gençliğinde Türkçe öğrenmiş olsaydı… “, diyorum. Eminim o zaman çağdaş dilbilim İngilizce’ ye göre değil, Türkçe’ ye göre şekillenmiş olurdu…”

Bizim millet olarak aklımızın ve zekamızın seviyesi ortaya çıkan yeni bir kelimenin Türkçe karşılığını, hatta en alasını bulabilecek düzeydedir. Computer karşılığı bulduğumuz bilgisayar kelimesi bunun en güzel örneğidir.

Kendimize gelip,  yeni baştan gözden geçirmeliyiz olan bitenleri ve Türkçemize sahip çıkmalıyız.

Bu vahim gidişata dur demenin vakti çoktan gelmiş, hatta geçiyor bile. 

<