Bir seçimin analizi
Seçim nasıl kazanılır… Bir milyarlık soru bu…
Eğer bu soruyu cevaplarsan kesin iktidardasın…
Bu sorunun cevabını aslında kimse bilmez ama doğal olarak bu soru çoktan cevaplandırılmıştır…
Seçmen kendi gibi olanı sever…
Ama şunu da bilir kendi gibi olan gelir cebini doldurur gider…
Seçmen ayrıca “bal tutan parmağını yalar” diye de kendini avutmayı ve kandırmayı bilir…
Çok okumuş adamdan bilgi edinmeyi sever ama etrafına yaklaştırmaz, çünkü çok bilmişin kendisini aşağılayacağını düşünür…
Şöyle biraz geriye gidin, Demirel Çoban Sülü’ydü…
Rahmetli Ergin Konuksever Demirel’e “çoban Sülü” lakabını taktığında Nazmiye Hanım’ın çok kızdığı, ama Süleyman Demirel’in “Kızma Nazmiye bu söz beni iktidara taşır” dediği bilinir…
Ecevit “Bizim Karaoğlan”dır…
Özal, “karikatürdeki adam”dır…
Türkeş, “bizim milliyetçi” Alpaslan’dır…
Tepeden bakmacı sözde entel kim varsa unutulmuştur, Deniz Baykal’ı hatırlayan yok, Mesut Yılmaz’ı da…
Tansu Çiller daha yaşarken kaybolmuştur…
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün… Elbette hatırlayabilirsek… Siyaset birçok bilmiş “bilim(!)” adamını yutmuştur…
Sarayda oturmayacağım, köşkte yaşayacağım demek bir çağrı değildir…
Hatırlayın, Nazmiye Demirel Çankaya’ya gitmek istemedi kendi evinde kalmak istedi,. Bu istemi olmayınca Süleyman Demirel ile her hafta Güniz Sokaktaki evlerine gittiler ve tavuklarını beslediler…
Seçmen, somut şeyler ister. Bir şey vadediyorsan kaynağını açıklayamazsan inanmaz.
Vaatlerini kimi zaman yerine getirilmesi zor bir “seçim rüşveti” olarak algılar…
Hele hele peş peşe dudak uçuklatacak vaatleri sıralarsan inandırıcılığın hiç kalmaz…
Çünkü bizim toplum “çarıklı erkan-ı harp” ferasetine sahiptir…
Cahil görünür ama aslında yüzyılların içinden süzülüp gelen bir bilgi birikimine ve yaşam felsefesine sahiptir.
Kimi zaman onu çöpçü gibi görürsünüz ama aslında bilge bir kişidir. Bilgelik bazen “kır entelektüalizm” boyutuna bile taşınır…
Geçtiğimiz günlerde yandaş diye tanımlanan ATV'nin 'Kim Milyoner Olmak İster?' yarışmasında koltuğa Ahmet isimli gencecik bir temizlik işçisi oturdu.
Çok borcu vardı, çünkü kendisi söyledi. Ahmet, öncelikle 15 bin liralık banka borcunu kapatmak için yarışmaya katılmıştı. Ama hedefini geçti. 30 bin liralık soruda ünlü edebiyatçı Amin Maalouf'u bile bildi.
Sunucu şaşırdı nasıl bir çöpçü nasıl böyle bilgi sahibi olabilirdi. Meğer Çöpçü Ahmet çöplerden bulduğu kitapları biriktirirmiş. Onları okur, sonra ihtiyaç sahiplerine verir, kalanları da kütüphanesinde saklarmış...
İşte, siyasileri göremediği Türk fukara gençliği bu…
Atadan geleneksel bilgiyi, imkanları dahilinde de teknolojik bilgiyi, dünyayı öğrenebilen bir genç kuşak…
Ahmet’ten sonra koltuğa oturan üniversite öğrencisi kızımız genel kültürü ilgilendiren basit sorularda çuvalladı…Yani, leblebi gibi üniversite açmanın sonucu yetersiz bilgilere sahip tepeden bakmacı “genç entelektüel” bir yapı… O kadar…
Sözün özsü şu: Seçim neden kaybedildi; o kadar çok vaat vardı ki, seçmen bunların hepsini istedi ama inanmadı.
Seçmenin taktığı isimle “uzun adam” Demirel taktiğini uyguladı ve söz verdi; O ne diyorsa aynısını zaman içinde ben yaparım. Çünkü mühür bende. O ise mührün nasıl tutulacağını bile bilmiyor…
Uzun adam bir de “emekliye asgari ücret düzeyinde bayram ikramiyesi” sözünü onaylasaydı, bu milletin ihtiyarları çok sevinecekti.
Bakalım 28 Mayıs’a kadar neler olacak…
Siyasi jargon kesin değişecek ama yeterli olacak mı?…
Büyük jüri, yani seçmen buna karar verecek.