RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Bir şey öğretmek

Her zaman omurgalı olmayı tavsiye ederiz. Omurgasız insanın kişiliksiz de olduğu düşünülür. Gerçektir. Ama omurga da kemikten değil de mermerden, çelikten olursa insan ilişkileri çıkmaza girebilir.
Omurganız varsa, belli ilkeleriniz, ön kabulleriniz sizi çekilmez bir insan haline getirebilir. En iyisi omurganıza rağmen, ilkelerinize rağmen, ön kabullerinize rağmen başkalarının da omurgası, ilkeleri, ön kabulleri olacağını kabul etmek gerek.
Size değer veren insanların sizden değer de beklediklerini unutmamakta yarar var.


Xxxx

Seksenbeş yaşında bir dostumla bir işyeri açan karı-koca iki genç kardeşimizi ziyarete gittik. Onlara değer verdiğimizi göstermek istedik. Gitmemizden, kendilerini ziyaret etmemizden son derece memnun da oldular. Fakat belki gençlikten, belki omurgalarının mermer veya çelik olmasından kaynaklanan bir davranışta bulundular. Muhataplarının yaşına ve tecrübesine, irfanına hürmet ederek ondan bir şeyler öğrenmek istekleri olmalıyken, ona bir şeyler öğretmeye kalkıştılar.
Onu kaşla göz arasında ikaz etmeme rağmen, kırk yaşından sonra insanların öğrenmekten çok, öğrendikleriyle yaşamayı tercih ettiğini ifade etmeme rağmen, o genç kardeşim, yine öğretmek istediği şeyi öğretmekte ısrar etti. Yaptığının saygısızlık olduğunun bile farkına varamadı. Öğretmek istediği şeyin reddedilmesi karşısında üzüldü.

Xxxx

Tarihe mal olmuş, yaşamış ve ölmüş insanlar hakkında konuşmak asla doğru bulunamaz. İnsanlar yaşamışlar, kendi kaderlerine şahitlik etmişler ve Allah’ın huzuruna ulaşmışlar. Onların günah ve sevap defterleri büyük oranda kapanmış. Hesap gününü bekliyorlar. Doğru yapmışlar-yanlış yapmışlar. O artık Yaratan ile kulu arasındaki bir meseledir.
Yaşayan kulun vazifesi kulluk etmektir. Gelmiş geçmiş insanların yaptıklarını değerlendirmek, cezalandırmak, ödüllendirmek değildir insanın işi.

Xxxx

Kafalarımızda kabullerimiz kemikleşmiş olabilir. O kemikleşmiş kabullerimiz bize göre doğru da olabilir. Ama bu, başkaları için de doğru olduğunu göstermez.  Kabullerimizi başkalarına da kabul ettirmeye çalışırken, başkalarının da kabulleri olduğunu unutmamak gerek.
Değerli genç kardeşimizin ön kabulünün saplantı haline geldiğini, bütün düşünce ağını o kabul etrafında ördüğünü, o kabulü sarsıldığı an bütün düşünce ağının darmadağın olacağını gördüğüm an çok müteessir oldum. 
Ona saplantılarından vaz geçmesini söylediğimde de bir fayda sağlamayacağını biliyordum. Hem saplantı haline getirdiği görüşünü kabul ettiremedi, hem misafirini taciz etti, hem de seksenbeş yıllık birikimden nasiplenemedi.

Xxxx

Sözünü ettiği konu ise son derece tartışmalı, yoruma açık ve aslında kulu asli işlerinden uzaklaştıran bir konuydu.
İman sahibi insanlarımız iman esaslarını tekrar tekrar gözden geçirmelidir. Siyaset ve siyasetin dayattığı görüşler iman esaslarının yerini almış durumda. Bu çok tehlikeli bir yaşama biçimidir.

Xxxx

Hemen herkesin adalet duygusunu bir kenara bırakıp intikam duygusu ile dolmuş olduğu gözlenmektedir. İnsan hakları, demokrasi, suçun bireyselliği, ispatlanmamış iddiaların ispatı gerektiği, ithamın suç sayılamayacağı, ispat ve delil gerektiği, savunma olmadan kimseye ceza verilemeyeceği esasları kimsenin meselesi olmaktan çıkmış durumda.
İnsan kul olduğunu, kulluk yapmaktan başka meselesi olmadığını, aleme nizamat vermekten vaz geçmesi gerektiğini unutmamalı.

<