Bir takdir-bir azar
11 Mayıs 1889, İstanbul ‘da doğan ve 4 Kasım 1982, İstanbul’da vefat eden şeyhül muharririn Burhan Felek,.1910'da, o dönemdeki adı İstanbul
Hukuk Mektebi olan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Ticaret Vekaleti'nde hukuk müşavirliği, liselerde öğretmenlik ve
avukatlık, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yaptı. Üsküdar Anadolu Spor Kulübü'nün kurmuştu.
Gazeteciliğe Donanma dergisinde başladı. 1918’de Tasvir-i Efkâr'da spor yazarı ve foto muhabiri olarak çalıştı. Vakit, Millet,Yeni
Ses, Milliyet ve Tan gazetelerinde çalıştıktan sonra fıkra ve mizahî hikâye yazarlığına 29 sene Cumhuriyet gazetesinde devam etti.
1969'da 45 yılı dolduran fıkra yazarlığını ölümüne kadar Milliyet'te sürdürdü. Özellikle Pazar günleri Recebin Kahvesi adlı köşesinde yazdığı mizah
yazıları ile de beğeni topladı. 1974 yılında kendisine Şeyh-ül Muharririn unvanı verildi. O tarihte dünyada en uzun süre gazetecilik yapan ve
dünyanın en yaşlı gazetecisi idi.
Hint Masalları (Gezi yazıları,1944), Felek (1947), Vatandaş Efendi (mizah hikâyeleri, 1957), Eski İstanbul Hikâyeleri (1971), Yaşadığımız Günler
(1974), Nasrettin Hoca (1982) adındaki eserleri ancak kütüphanelerde bulunabilir.
Xxxx
Değerli gazeteci Sıraceddin Zıddıoğlu Milliyet gazetesinde uzun yıllar çalışmış bir muhabir gazetecidir. Onun meslekdaşlarıyla ilgili çok hatıraları
vardır ve zaman zaman bir parçasını anlatır, ama asla tamamını anlatmaz. Abdi İpekçi ile, Çetin Emeç ile, Burhan Felek ile ve çağdaşı olup aynı
gazetede çalıştığı mesai arkadaşlarıyla veya büyükleriyle alakalı çok hatıraları vardır ve yazılmasında fayda vardır.
Xxxxx
Burhan Felek gazetede bir usta. Sabahları gazetede yazısını yazmadan önce kendisinden ekserisi küçük olan arkadaşlarını yüreklendirmek,
görevlendirmek, verim için iştahlandırmak üzere ya da gönül almak için muhabirlerin de masasına üç-beş dakika oturup onlarla sohbet eder.
Sıraceddein Zıddıoğlu’nun masasına gelip bir kenara oturduğunda Kanuni Sultan Süleyman’nın meşhur, herkesin ağzındaki mısralarını okur.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
Sıraceddin bey şiirin devamından iki mısra daha okur.
Ko bu ayşı işreti çünkim fenadır akıbet
Yar ı Bakiister isen olmaya taat gibi.
Burhan bey çok şaırırı ve sen bu şiir ezbere biliyorsun öyle mi diye şaşkınlığını ve takdirini ifade eder.
Xxxxx
Bir başka gün de elektrikler kesilmiştir. O yıllar Türkiye’nin elektrik enerjisi kıt. Sanayi için yetmeyen bir elektrik gücü var. Belli saatlerde elektrikler
kesilir ve tasarruf yapılır. Ama bı kesintiler daha çok meskun mahallerde yapılarak gündüz mesai saatlerinde fabrikalar bölgesinde daha az kesinti
yapılır. Bab ı Ali sanayi bölgesi olmadığı için her gün aynı saatlerde cereyanlar kesilir. İşte böyle bir günde Burhan Felek Sıraceddin beyi arar ve
genç muhabire elektrik kesintileriyle ilgili bir haber yapmasını söyler.
Genç muhabir kendisine söylenen işi yapmak yerine yorum yapar, akıl yürütür. Burhan Felek beyin yazıları çok okunmakta ve beğenilmektedir.
Düşünür ki kendisinin yapacağı haberden daha etkili olacaktır.
-Efendim siz kendi köşenizde yazsanız
demeye kalmaz Burhan Felek telefonu kapatır.
Xxxxx
Meşhur bir söz vardır. Tembele iş buyur, sana akıl öğretsin.
Evet kimi zaman akıl yürütmek işe yarar, ufuk açar, kimi zaman da akıl yürütüp yorum yapmak tembellik belirtisi olur. Akıllı adam düşünmeyi ve
icraat yapmayı yerli yerinde yapabilendir. İcraat zamanı düşünmek verilen işi nasıl daha iyi, nitelikli, verimli yapılabileceği konusunda
yoğunlaşmalıdır. İcraat olmadan tüm akıllar boşa gider. Başarılı bir icraat ancak düşünmenin iyi mi- kötü mü olduğunu ortaya koyar. Yoksa dört
duvar arasında akıl yürütmek, beyin çalıştırmak yalnız başına dertlere çare olmaz.