Bir Tiyatro : SAADET HANIM
Musahipzade Celal Tiyatrosunda izledim Saadet Hanım’ı . Sahne aydınlandığında bir banka şubesi, şubenin memurları ile müşteriler görünür. Bir öğle vaktidir...
Sıramatiğin başındaki bir güvenlik görevlisi uyuklamakta , sıraya girmiş emekli İlkokul öğretmeni Saadet Hanım ,orta yere attığı eğitim sorunlarıyla ilgili sohbetler geliştirmektedir. Bankoda görevli banka memuresi kayıtsız aptal aptal sakız çiğnemektedir.
Bankada sistem sıkıntısı yaşanmaktadır. Müşteri hesabındaki parasını çekmekte, kredi almakta sıkıntı yaşamaktadır.
Sistemdeki sıkıntının bir sebebi bilgi işlemdeki arıza ise , diğeri de banka müdürünün işten ayrılacağı vakte denk gelmesidir.
Hayatın olağan akışı içinde bu sıradan arızalara başka sıkıntılar eklenir. Maskeli soyguncular bankayı basarak çalışanlar ile müşterileri rehin alır.
Soyguncuların talebi basittir. Rehineler karşılığında bir ekmek fabrikasını soyup ekmek çalarken yakalanan arkadaşlarının serbest bırakılması, ayrıca yediyüz elli liralık örgüt evinin kira borcunun ödenmesidir.
Soygunculardan biri emekli öğretmen Saadet Yurtlu’nun biricik oğlu Serkan’dır.
Diğerleri gibi oğlunu da sisteme kurban etmiş olan Saadet Yurtlu olaylar karşısında adeta şok geçirir. Hata kimdedir? Sorumlu kimdir?
Yazar, oniki eylül öncesi sol gençliğin kavram karmaşasına , ideolojik hastalıklara da parmak bakmaktadır. Gençler bu soygunun bir eylemi mi ya da soygun mu olduğunda bile tereddüt etmektedirler. Sonunda bu baskının bir “ eylem” olduğuna karar verirler.
Olayın bir diğer yönü de banka çalışanı müdürün tutumudur. O da mağdur olduğunu ileri sürerek eylemcilerin yanına geçer. Oysa ki onun niyeti , güvenlik görevlisinin de kullanarak bankayı içeriden kendi hesabına soyarak, soygunu “eylemci” gençlerin üzerine yıkmaktır.
Olayı haber alan polis bankayı kuşatır.
“İçeridekiler “ ile “dışarıdakiler” çatışması böylece başlar.
Saadet Hanım , içeridekilerin sözcüsü olarak dışarıdakilerle pazarlık yapar. Dava arkadaşlarını serbest bırakılması ve sistem kurbanı gençlerin affedilmesidir.
Bu mümkün müdür? Mümkün olmadığını yazar satır aralarında kulağımıza fısıldar; dışarıdakilerin tercihi paradır. Para için insanlar cezalandırılacaktır.
Cezalandırılır da. Saadet hanımın oğlu polis kurşunuyla hayatını kaybeder.
Saadet Hanım, ciğerparesi biricik oğlunu kaybetmiştir. Kadın umutsuzca karşılığı sevgi va anlayış mesajları verir.
Olayların sebebi kötü eğitim midir?
15 temmuz darbe teşebbüsünde de Fetö okullarının sıralarından geçmiş gençler vardı. Yoksul halk çocukları, “iyi eğitim” “ iş garantileriyle” Fetö örgütünün alçakça emellerine alet olmuşlardı. Ailelerinden koparılmışlar adeta örgüt robotu haline getirilmişlerdi.
Yazar bu olaya dokunmasa da seyircinin alt metinden okuduğu gerçek budur.
Eğitim , kimsenin eline asla bırakılmayacak kadar önemlidir. Eğitim, milli ve manevi değerlerimiz esas alınarak çağın gereklerine göre devlet eliyle yapılandırılmalıdır. Bu konuda Batı’nın baskı ve telkinlerine ihtiyacımız yoktur. Bu konudaki birikimimiz zengindir. Atalarımız asla ırkçı olmadı, ayrımcılık yapmadı. Üstünlüğün “iyi insan” olmakla mümkün olduğunu aleme ilan etti.
Birinci perdesi sıkıcı bir banka sahnesi olan oyun , ikinci perdede hareketleniyor. Hoşça vakit geçireyim, eğitim sorunu üzerine düşüneyim, birazcık da hüzünleneyim, diyorsanız, bu oyuna gidin. Saadet Hanım rolünde Nilgün Kasapbaşoğlu başta olmak üzere tüm oyuncular başarılıydılar, rollerinin hakkını verdiler. Bu gösteriyi biz seyircilere inandırıcı bir şekilde sunan dekor, ışık , ses ekipmanı kısaca tüm ekip başarılıydı. Emeklerine sağlık...