Bir trajediyi magazinleştirmek
Fatih’te bir trajedi yaşandı…
Yoksullukta son noktaya gelen Yetişkin kardeşler topluca ölüme gitti…
Biz her ölümü önce dramatize eder sonra magazine çeviririz…
Yani olacak iş değil ama bir dramı magazinleştirebilen tek yayın organlarına ve entelektüel kadrolara sahibiz..
Kimi yorumcular, işi daha da ileri götürüp, bir Uzakdoğu kültürüyle bağlantı kurmaya çalışırken şunları yazıyor,
“Fatih’te iddiaya göre kapısında “Dikkat siyanür var” yazılı not asılı bir evde 48 yaşındaki Cüneyt Yetişkin, 54 yaşındaki Oya Yetişkin, 60 yaşındaki Kamuran Yetişkin ve 56 yaşındaki Yaşar Yetişkin ölü bulundu... Dış sosyal destekten yoksun yetişkin kardeşlerde dayanışma ya da destek duygusu hayli güçlü. Birlikte ölüme gidecek kadar hem de. Hindistan’ın Kerala eyaletinde rastlanan toplu aile intiharları ile Fatih’teki aile intiharı arasında benzerlikler var.”
Sonra devam ediyor “Ülkemizde pek alışkın olunmayan aynı aile bireylerinin toplu intiharı konusunda ikinci örnek oldu bu. Benzeri bir vakaya 2011 Nisanı’nda Kahramanmaraş’ta da tanık olmuştuk. Söz konusu olayda da annelerinin ölüm acısını atlatamadıkları söylenen Raden (31), Rulin (30), Sajen (27) ve Beraris (26) isimli dört kardeş toplu halde canlarına kıymıştı”.
Malum hem batı toplumlarında hem de doğu da değişik sapkın tarikatlarda toplu intiharlara rastlamak mümkün…
Bilindiği Batılı ve doğulu toplumlarda çok sayıda kişinin güçlü dini inançlara sahip karizmatik liderlerin yönlendirmesiyle canlarına kıydıklarını biliniyor
Ancak burada durum aynı mı?
Önce, işi dramatize etmek için intihara gerekçe olarak para kazandığı belirtilen kardeşlerden birinin maaşına haciz gelmesi neden olarak gösterildi. Sonra da herkesin insafsız olduklarında hem fikir olduğu elektrik idaresi cellatlarını elektriği sorgusuz sualsiz kesmesi…
Bunların hepsini de gerçek bir dramın habercisi olarak not etmek gerek……
Ama, faturayı elektriği kesen memura kesmek ve onun hakkında inceleme başlatmak işin suyunu çıkarmak olur.
Olay kesin ve net:
İster kardeşlerden bir, diğerlerinin de izni ile hepsine siyanür içirmiş (otopsi sonucu meyve suyuna siyanür karıştırıldığını doğrulamadı) sonrada kendine kıymış…
Yani bu olay tam anlamıyla bir “yoksulluk nedeniyle aile boyu” intihar…
Bilinmez belki de açtılar… Kursaklarına birkaç gündür lokma girmemiş olabilir…
Bu olay bir başka asıl gerçeği ortaya çıkardı..
Yıllardır tartışmaktan korktuğumuz bir gerçeği…
Yoksullukkkk!!!!!!.....
Saklamaya gerek yok… Artık Türkiye’de buna benzer bir çok olayı duyabiliriz… Üstün körü geçer gideriz…
Bu olayda da eğer kapıda "Burada siyanür var girmeyin polis çağırın” yazmasaydı hangi basın kuruluşu ilgilenecekti..
İşte bu not olayı magazine etti ve bir trajediyi de ortaya çıkardı…
Yakında bir kısım entel-dantel kadrolar, “demek ki mezar taşında bu insanlar açlıktan öldü yazacak” diyeceklerdir…
Bu ne bir inancı karalamaya neden olmalıdır, ne de karşı savunmaya
Oysa sorun daha derin ve vahimdir…
Devlet, konu komşu, yerel yöneticiler bu insanları belirlemeli ve “sosyal devlet” olmanın gereğini yerine getirmeli..
Yoksa yine; “ Hindistan’ın Kerala eyaletinde sıklıkla görülen aile bireylerinin toplu intiharlarıyla ilgili araştırmalar belki işimize yarayabilir. Bu araştırmalardan birinde 99 kişiyi kapsayan, 84’ünün ölümüyle sonuçlanan 32 aile intiharı incelendiğinde yöntem olarak zehir alımı görüldü çoğunlukla. Olayların yaklaşık yarısında intihar notu bulundu. İntihar gerekçesi olarak zihinsel ya da fiziksel hastalıklar da vurgulanıyor ama asıl intihar gerekçesi mali imkânsızlıklar. Bu intiharların 17’sinde kararı baba ile anne, 10’unda anne, 5’inde baba almış görünüyor. Bu figürlerin güçlü bağlar üzerine kurulu ailelerinde etkili oldukları anlaşılıyor. Bir tür dayanışma da var toplu ölüm kararı almada” gibi gereksiz ve anlamsız psikanalizleri yapmaya başlarız…
Ve çok zaman kaybederiz…
Bu tür insanlar Türkiye’de bireysel olarak çok sayıda var…
Hiç olmazsa onlara sahip çıkalım..