RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Bir vefasız kederinden…


Türk sanat Musikisinin besteleri kadar güfteleri de irfanımızın, hayatımızın, duygularımızın göstergeleridir. Güftelerde kullanılan kelimeler lügatler kadar irfanımıza hizmet ederler. Kelimeleri adeta ölümsüzleştirirler. Erdoğan Yıldızel tarafından Hicaz makamında curcuna usulünde bestelenen dört mısra milyonlarca insanımızın duygularının ifadesinden başka bir şey değildir. O yüzden bu şarkı onyıllardır sevilerek, zevkle icra ediliyor ve dinleniliyor.
Şarkının sözleri, -şimdilerde güfte demiyor kimse şarkı sözü deniliyor- Çileli bir ömürden, anlatılmaz bin dert ile dopdolu yaşandığını ifade ederken, ikinci mısrada bu can dayanmaz bin derdin ve ömrü dolduran çilenin kaynağını, sebebini de söylüyor. Garp bırakılmış, karşılık verilmemiş, vefa gösterilmemiş. Onun kederiyle gönül eriyip gidiyor. Bir teşbih sanatıyla güfte devam ediyor. Simsiyah geceler mi yoksa ben mi öksüzüm diye sormadan edemiyor. Son mısra olarak tekrarlanan dördüncü mısra neticeyi bildiriyor. Hem sebep hem netice aynı mısrada ifade ediliyor ama, birinci söylenişte kederin sebebi olan vefasız, son mısrada sonucu da ifade ediyor. Aynı mısra ile iki başka noktaya ulaştırıyor dinleyiciyi.

Anlatılmaz bin dert ile geçiyor çileli ömrüm
Bir vefâsız kederinden eriyor garip gönlüm
Şu simsiyah geceler mi acep ben mi öksüzüm
Bir vefâsız kederinden eriyor garip gönlüm

 Sözleri de, bestesi de Erdoğan Yıldızel’e ait bu şarkı daha onyıllarca zevkle dinlenilecektir.

Xxxx

Her insan bir alem. Hele bu insan alim olursa daha değerli bir alem. Onun için alimin ölümü alemin ölümüdür denilmiştir.
 İnsan ve canlılar iki cins üzerine yaratılmıştır. Erkek ve dişi. Erkek ve dişi bir araya gelmeden insan nesli, canlı nesli devam edemez. Erkeğin de dişinin de kendine ait hususiyetleri, arzuları, istekleri, hayalleri, talepleri, ihtiyaçları bulunmakla birlikte erkek ve dişi birbirisiz olamaz. İkisinin de arzu ve ihtiyaçlarının makesi karşı cinstir. Çagcıl toplumlarda ciddi bir hastalık var. İnsanlar cinsiyetlerini ya abartıyorlar ya da iptal edip unutuyorlar.

Xxxx

İnsanların kendileri tarafından üretilen aletler, işler, meşguliyet alanları öylesine çoğalmış ki, bir an durup kimse ben neyim, niçin varım, nereye koşuyorum diye düşünmeyi akıllarına bile getirmiyorlar. Bir hengeamedir gidiyor. Vefa ve gönül bu hengeamede kaybeden iki değer.
Yunus Emre değil mi gönül yıktı isen namaz ve orucun kıymetten düşer diyen.
İşler bitmez. Ne devletin işi biter ne özel sektörün. Kendisine zaman ayırmayan insan, berbere kuaföre iki taşın arasında giden insan, işleri hep daha çok daha çok yapmakla ömrünü tüketen insan farında bile olamıyor.
Sen Canan, Nebahat, Fehamet, Fuat, Mehmet, Şeref farkında değilsiniz. İş  iş diye koşturup dururken boyunuzun kısaldığını, vücud şeklinizin bozulduğunu, şişmeye başladığınızı fark etmeye olsun kendiniz için zaman ayırın. Aynaya baktığında insan önce yüzündeki, alnındaki kırışıkları görür, sonra şakaklarındaki beyazları.

Xxxx

Vefa iş koşturmasının, iş alanındaki başarıların gölgesinde kalmıyor, yok oluyor. Gönüller garip, kimsesiz, öksüz ve yetim kalıyor. Gönül bir saraydır, sazdan samandan olsa bile. Yıkma, gölgede bırakma, yok olmasına sebep olma. Vefayı unutma, Vefa varsa unutma olmaz. Unutma varsa vefa yok demektir.
Vefasız olunduğunda bir garip gönül eriyebilir kederinden. O gönül sahibinin ömrü çilelerle dolar ve geceden daha öksüz, geceden daha yetim hisseder kendini. Vebal denen bir şey var biliyor musunuz?

Xxxx

Çok güzel bir şarkıdır ‘Anlatılmaz bin dert ile eriyor garip gönlüm.’
Erkek ve dişi kendi cinsini unuttu mu hastalıklar birbirini takip eder. İnsanlar cinsiyetlerini öne alarak yaşadıklarında ahlaksız olurlar. İnsanlar cinsiyetlerini ihmal ederek, unutarak, iptal ederek yaşadıklarında sapkın ve sapık olurlar. Cinsiyetini unutmadan, onun toplumda algılanışına uygun tavırlar göstererek yaşamak sağlıklı bir yaşama biçimidir. Rolmaske insan olarak aile içinde, toplum içinde olduğu kadar kendi kendisine karşı da davranış biçimini belirlemiştir.

Xxxx

Kendisini işine vererek, arada bir de güya konsere giderek, sinemaya giderek tek başına nefes alma denemeleri sağlıklı bir ruh yapısı için yeterli değildir. İnsan kendine gönül veren birini buldu mu hazine bulduğunu anlamalıdır. Eza, cefa, işkence, naz, eda, hırçınlıkla bu hazineyi harcamak mirasyedilikten bile daha ağır bir durumun ta kendisidir.

<