Osman Güvenir

Osman Güvenir

BİRAZ DA SANAT

Doğruyu söylemek gerekirse, gerek Kıbrıs sorunundan, gerekse içteki kısır
çekişmelerden bayağı bıktık. Bıkmamak da mümkün mü? Hemen hemen her
gün Rumlara muhtaçmışız gibi çözüm arayışlarını sürdürüyoruz da bir türlü
onları hizaya getiremiyoruz. Aksi gibi Kıbrıs sorunu da hala gündemde
tutulmaya çalışılıyor büyük güçler tarafından.
Öte taraftan gerek siyasal, gerekse sosyal ve kamusal anlamda pek çok
kısır çekişmelerimiz vardır.
“Çevre” diye diye yırtındık durduk ama çevrenin de gerçek anlamda
karşılığını bulamadık.
O nedenle bugünkü köşemi, sanata ayırmak ve sanat üzerine fikirler
üretmek istedim.
Bilindiği üzere her yıl olduğu gibi Işık Kitabevi’nin düzenlediği “Kitap Fuarı”
hala devam ediyor. Esasında “Kitap Fuarı” demek biraz da yanlıştır. Çünkü
fuarlar, devasa salonlarda gerçekleşir. İstanbul veya Frankfurt Kitap Fuarı gibi.
Ama kendi boyutu içinde bir kitap ekinliğidir düzenlenen.
Öte taraftan Tiyatro Festivali başladı. Her yıl şu bizim küçücük ülkemizi
tiyatroya doyuruyor Türkiye’den gelen sanatçılar.
Müzik mi?
Şayet gazetelerin ve televizyonların aktualite haberlerini izlerseniz, şu
bizim minnacık adamızın, ne çok müzik etkinliklerine sahne olduğunu
göreceksiniz. Bir zamanlar Türkiye’den bir ses sanatçısı Kıbrıs’a gelip konser
verecek olsa, yer yerinden oynardı. Halbuki Türkiye’nin en ünlü sanatçıları,
Kıbrıs’ı kendilerine mesken tuttular. Özellikle gazinoların getirttiği ünlü
sanatçılar muazzam ilgi görüyor. Yani bir diğer deyişle, Kıbrıs halkı müziğe ve
sanata doyuyor.
Resim mi?
Henüz sergi mevsimi açılmadı. Özellikle ressamlar tablolarını ya
sonbahar veya ilkbaharda sergilerler. Kışın da sergiler açılır ama tercih
tarihleri genellikle o iki mevsimdir. Sanırım Eylül ayı içerisinde ünlü portre
ressamı Hasan Daniş, mevisimin ilk sergisini açacak.
Yöresel festivaller veya etkinlikler, hem festivalin yapıldığı yörenin
tanıtılmasını, hem de yiyecek, içecek ve el işlerine büyük yarar ve gelir sağlıyor.
Tabii ki yöresel festival ve etkinlikler, halkımız için vazgeçilmezler haline geldi.
Eskiden bu ve buna benzer etkinlere “Panayır” derlerdi. Lakin bu
etkinliklere panayır demek yanlış olur. Çünkü o etkinliklerin türü ve zenginliği
hayli ilgi görüyor.

2

İnsanlar günün yorgunluğunu bu türdeki yöresel etkinliklere katılmakla
da atabiliyorlar. Hatta karınlarını da, yine yöresel yemeklerle doyurarak köy
yemeklerine olan özlemlerini gideriyorlar.
En son yapılan etkinlik hayli ilginçtir.
Evvelki gün açılışını Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın yaptığı “1.
Uluslararası Vounous Pişmiş Toprak Sempozyumu” tarihi yeniden yaşama
adına, insanları çamurla yaratıcılığı buluşturuyor.
İsminden de anlaşılacağı gibi Vounous, antik çağlara dayanan bir kültür
kalıntılarının merkezidir. O bağlamda Çatalköy Belediyesi bu işe öncülük
ederek, Tunç Çağı’na ait eserleri sergiletirken, halkı da çamurla buluşturuyor.
Gazetelerden izlediğim bazı heykeller, hakikaten antik çağı çağrıştırıyor.
Bilemiyorum... Henüz gidip görme şansım olmadı ama ilk fırsatta izlemeyi çok
istiyorum.
Çamuru işleme, başlı başına bir sanat olayıdır. Bu işin en önemli, seramik
sanatçısı Ayhatun Ateşin’dir.
Hani insanın içinde var olan güdüler var ya... İşte içimdeki güdüler beni
adeta gıdıklıyor “Çamurla içiçe ol” diye.
O güdüler bana, “Sen şayet parmaklarını çamura gömer, çamur ve
seramik sanatına yönelirsen, mutlaka başarırsın” diyor. Ama nerde bizde öyle
zaman.
Bir taraftan kitaplar, diğer taraftan da dördüncü sergime hazırlanma, bana
zaman bırakmıyor. Ama o heyecanı duymak ve yaşamak bile çok güzeldir.
Kabul etmek lazım... Sanat, bütün kötülükleri defeden bir güzellikler
akımıdır. Şayet sanatla uğraşır ve bir eser meydana getirmek için didinirseniz,
mutlaka içinizdeki heyecanlar, sizi yaratıcı yapacaktır.
Kısacası sanat yolculuğu bambaşka bir yolculuktur. Herşey bir tarafa...
Herşey sanat için sloganı ile yola çıkarsak, mutlaka kendimizi farklı ama kaliteli
bir ortamda bulacağız. Sanat yani...

<