Birey ama..
Hangi birey diye sormak gerek. Kendine ait niteliği olan tek varolana, insana birey diyor davranış bilimleri. Kur’an-ı Kerim, insanlar okusun diye gönderilmiş bir vahiy külliyatı. Kur’an-ı Kerim işaret ediliyor. İnsanlar ona yönlendiriliyor. Kur’an-ı Kerim’i okumaya başlayan insan ise okuduğu o ilahi kitap tarafından insanı, kainatı okumaya yönlendiriliyor. Keainatın 6 günde yaratılışından, dağların denge unsuru olarak direkler şeklinde dikilmesinin, semanın, gökyüzünün bir tavan olarak yapıldıktan sonra yıldızlar ve benzeri ışık saçan cisimlerle süslenmesinden söz ediliyor. Ay ve güneşin belli bir yörüngede seyrettiğini, belirlenen hedefe doğru aktıkları anlatılıyor. Özetle Kur’an okuyan insanın insanı ve keainatı okumaması mümkün değil. O vahiy külliyatında insanın alakadan mudgaya, kan ve et parçasına cenine dönüştürülmesi, sonra o bireyin hayvandan daha aişağıya düşmesi gibi yücelerin yücesi makamlara ulaşabileceği de anlatılıyor.
Xxxx
Bütün ilim şubeleri insanı, evreni, canlıyı, maddeyi, insanın oluşturduğu aile, sokak, iş alemini parça parça inceler. Anlamaya ve anlatmaya çalışır. Ruh bilim, Davranış Bilimi insanı, bireyi inceler. Kurallarını koymaya çalışır. Ama birey bir başak bireyle hem benzerlik, ortaklık içindeyken, hem de kendine aitlerle ayrılık gösterir. Ehadiyet sırrı ile bireyler farklılaşır, Vahidiyet sırrı ile bireyler örtüşür.
Xxxx
İnsan denildiğinde akla gelen bir genel şekil ve o şeklin içinde-dışında yer alan organlar aynılık gösterir. Baş, beden, eklemler yani kol ve bacak, kemik, iskelet, deri, et, kan, damar, sinir ve iç organlar aynıdır. Bu hepsinin tek ve bütü, Allah tarafından yaratıldığını gösterir. Her insanın parmak izi, sesi, huyu, kendine özgü duygu, algı ve izanı birbirinden farklıyken bu da Ehadiyyet sırrıdır.
Xxxx
Şimdi davranış bilimleri, ruh bilimleri bireyi incelerken bu hakikatin farkına vardığından dönem dönem bireyi incelemeyi yeğlemiştir. Bebek, çocuk, ergen, yetişkin, olgun, yaşlı, erkek, kız, kadın, noksanlı, üstün nitelikli diye bireyleri tasnif ettikten sonra her bir sınıf için birey incelemesi yapmaktadır. Ama yine de davranışların incelenmesi yüzde yüz kurallara bağlanamamıştır.
Xxxx
Bireyi okumaya başladığında insan, bütün ilimlerin okyanusuna dalmış olur. Ama okyanus içinde ıslanan o insan okyanustan sadece kendi ten yüzölçümü kadar istifade eder. Ama insan okyanusun sahibi olduğunu zanneder. Tam burada bireyin çok önemli bir niteliği ile karşılaşılır. Benlik, kendini beğenmişlik, kibir, gurur kelimeleriyle ifade edilen nitelik kendini gösterir. Buna daha sevimli, hoşa giden isim bulunmuş. İlim enaniyeti.
Xxxx
İnsanı maddi tarafıyla inceleyen ilim şubeleri dışında manevi nitelikleriyle incelemek daha zor. Bunun için çok sayıda davranış bilim şubeleri geliştirilmiştir. Heyecan, korku-cesaret, haz-elem, tat-acı, aşağılık duygusu-kibir gibi birbirinin bir sayfanın ön ve arka yüzü gibi duyguları var. Ümit-yeis, ışık-karanlık duyguları var. Ferahlık ve içe kapanma duyguları var. İnsanı okumaya başladığında insan ara ara durup Yaratanı düşünmek durumunda. Ne kadar mükemmel bir makinedir insan. Yaratan zaten insanı en mükemmel şekilde, muhtevada, yapabilirlikte yarattığını ifade ediyor.
Xxxx
Bu mükemmel bireyi yapan, var eden, yaratan Allah karşısında ‘Allahu Ekber’ diyerek onun en büyüklüğünü, en muhteşemliğini tasdik etmek mecburiyetini hissetmek kaçınılmazdır. İnsanı okusa, evreni okusa durum aynıdır. Allah’ın gücünü, kuvvetini, erkini, iktidarını, yaratıcılığını ve bütün güzel isim ve sıfatlarını hissetmek kaçınılmazdır.