BİZ NEYMİŞİZ BE ABİ!
Evdeki hesap çarşıya uymuyor. Uymadı da…
Bugün, Yusuf Ziya Ortaç’ın “Bizim Yokuş”undan alıntılar yapıp günümüz gazeteciliği ve gazetecileri ile karşılaştıracaktım. Geçmişte yaşadıklarımdan örnekler verecek arada da anılara dokunacaktım. Olmadı.
Sabah gazetelere göz atarken kafama fena halde takıldı. Ya biz elimize düşenleri kötü yetiştirdik ya da, okullarda gazetecilik yanlış öğretiliyor. Ya bunların yaptığı gazete değil ya, da bizim yaptıklarımız gazete değildi.
Bu arada kurunun yanında yaşı yakmayalım, hakkı ile gazetecilik yapmayan yok mu? Var tabii ki…
“Ekmeğe zam yapılmadı, fiyatı artırıldı” haberi bendenizde bardağı taşıran son damla oldu. Zam haberi vermemek için kıvranırken çıkan sonuç bu…
Bunun altına döşenilir ve bu haftaki yazım da tamamlanmış olur değil mi? Aslında, arkadaşlar ben ve benim gibiler için de çalışıyorlar (!) farkında olmadan…
İki küçük kız konuşuyor. Biri ötekine yaşını soruyor. O da “10 yaşındayım” diyor. Ancak soruyu soran kuşkulu. “Olamaz! Daha küçük gösteriyorsun. Söyle bakalım yaşamındaki en güzel şey nedir?”
Öteki:
“Çikolatalı dondurma.”
Beriki gülüyor:
“Gördün mü? Sen daha 10 yaşında yoksun.”
Yine küçük kızlar konuşurken, birisi böbürleniyor:
“Ben nasıl çocuk yapıldığını biliyorum…”
Öteki:
“O da bir şey mi? Ben nasıl yapılmadığını biliyorum…”
Biz gazetenin nasıl yapılmadığını bilemiyorduk, yanlış bir şeyler öğretmiş olacağımızı da sanmıyorum. Ancak geldiğimiz nokta bu.
Okuduğum gazetelerden, dinlediğim haber bültenlerinden tuttuğum notları sıralamayacağım. Az dikkatli okurlar da bunun farkındadır sanırım. Yazmaya kalkarsam politikaya girerim onun için vazgeçelim…
Milliyet’teyiz, sabah haber toplantısı yapıyoruz. Çetin Emeç günlük gazete değerlendirmelerini yapıyor atladığımız haberlerin fırçalarını yiyiyoruz aslanlar gibi.
Fırçadan en fazla nasibini alan da İstihbarat şefimiz Güngör Gönültaş. Tanıdığım en iyi haber refleksi olan gazetecilerden biri ve de dünyanın en iyi insanı. Hiç sesini çıkartmadan Çetin Emeç fırçalarını sineye çekiyor.
Çetin bey sertleştikçe sertleşiyor: “Atladıklarımızı unuttum, yazdıklarınız da bir boka benzemiyor” deyince Güngör ağabey olaya müdahale etmek istiyor, ancak Çetin Emeç aynı sert tavrıyla sözünü kesip, öğrencilerine de böyle öğretirsin, yalnız şunu ilave etmeyi de unutma ben böyle öğretiyorum ama doğrusu bu değildir de lütfen…
Doğru haberi doğru fotoğrafı doğru gazeteciliği ondan öğrendik, elimizden geldiğince de öğretmeye çalıştık, şeklinde teselli buluyoruz biz. Bizden sonrakiler daha da iyi olacak umarım.
Efendim şu anda (İstanbul, 21 Ocak Perşembe. Saat 12.26) aldığım bir haberle yıkıldım. Mustafa Koç kalbine yenik düşmüş. Hepimizin başı sağolsun…