Brezilya
KARNAVAL ZAMANI BREZİLYA'NIN RENKLİ RUHUNA DOKUNMAK
“Neden hep mavi denir denizin rengine? Neden hep maviyle boyanır resimlerde. Mavi midir denizin rengi? Mavi, siyah, beyaz, yeşil, sarı, kırmızı, kahverengi, turuncu… Hayır, bu kadar değil, evrende yaratabileceğiniz bütün renkleri görürüsünüz dikkatle bakarsanız denize. Yine bir dilden söz edilse, denize özgü, denizce bir dil. Denizin ve denizcinin konuştuğu, aşk ve tutku dolu, hırçın ve çılgın… Zaman zaman ürperten, zaman zaman insanın ruhunu esrik eden giz dolu bir anlaşma biçimi…” diye betimler D. Ali Gültekin…
Güney Amerika Seyahat İzlenimlerimi Rio De Janerio ( Brezilya), Buones Aires (Arjantin), Punte Del Este (Urugay)-İlhabela (Brezilya) başlıkları altında sizlere aktarmaya çalışacağım.
“İzm’lerin En Güzeli; Turizm…” mottosuna uyarak ilk durağımız Rio De Janerio’dan başlayalım.
Londra aktarmalı British Air Ways uçağı Türkiye’den rötarlı kalkınca Londra’ya da geç indik. Dolayısıyla Rio uçağına ucu ucuna yetişebildim. Fakat Valizim Londra’da kaldı. O gece Galeão – Antônio Carlos Jobim GIG-(Müzisyen Galeão – Antônio Carlos Jobim’e izafeten bu isim verilmiş ) Uluslararası Hava Limanı’na indiğimde valizimi bulamadım. Londra’da kalmıştı. British Air Ways “Baggage Claim” bürosu acil ihtiyaçların karşılanması için karşılıksız, maktu bir kredi kartı verdi. Ertesi gün geç saatte valizimi kaldığım Astoria Hotel’e teslim ettiler.
Brezilya bayrağının renklerine şöyle bir göz atalım: sarı,mavi,yeşil…
Sarı; topraklarından bol miktarda çıkartılan altını, mavi denizi ve yeşil, ormanları temsil eder.
Brezilya deyince hemen aklımıza şunlar gelir; Karnaval, Samba, Favela (tenekeden yapılmış gece kondular), Brezilya Dizileri (“Soap Opera” denilen sabun köpüğü gibi kalıcı olmayan melodramlar) ve Amazon Ormanları…
Brezilya’nın başkenti de aynı adı taşıyor: Brezilya (Brasilia)…
Rio de Janerio’nun kelime anlamı Ocak Nehri’dir. Ancak Rio’lular kentlerini (la città meravigliosa) “Muhteşem Şehir” olarak adlandırıyor. 400 yaşından fazla bir geçmişe sahip olmasına rağmen Rio, oldukça modern bir şehir. 10 milyonu aşkın bir nüfusu var.
Rio’ya geldiğimin ikinci günü otelimize 100 metre mesafedeki Copacabana Plajına gittim. Mayom valizde kaldığı için bendeniz Evliya Çelebi’nin torunu, fiili imkansızlık nedeniyle günlük kıyafetimle plajda bir kaç kare hatıra fotoğrafı çektirdim.
Rio’nun sahilinde 3 Plaj var: Copacabana, Ipanema ve Leblon…
CORCOVADO-HZ. İSA HEYKELİ
Bugünkü programımda Corcovado’daki Kurtarıcı İsa Heykeli’ni ziyaret var. Copacabana’dan buraya gitmek için 583 Nolu, Ipanema veya Leblon’dan ise 570 no’lu otobüse bineceksiniz.
Corcovado İstasyonu’nun karşısındaki Igreja de São Judas Tadeu St. Judas Kilisesi, arka planda Dr Joao Teixeira Soares’in heykeli ( tren yolunun açılmasında büyük katkıları olan mühendis) var. Bu küçük parkta bir reklam dikkatimizi çekiyor. Corcovado Hz.İsa Heykeli, reklamda ana motif olarak kullanılmış “Reklam; Reklamdır.”
Corcovado İstasyonu 19. yüzyıldan kalma. Füniküler vagonları buradan kalkıyor. Her yarım saatte kalkan fünikülere buradan binip şehrin merkezindeki ormanlardan geçip 730 metre yüksekliğe Corcovado dağının tepesindeki anıtsal Hz.İsa Heykeline ulaştık. Brezilya’nın ve tüm Hıristiyan aleminin neredeyse sembolü haline gelmiş devasa İsa Heykeli’ni ve şehrin kuş bakışı manzarasını görüyoruz. 38 metre yüksekliğindeki bu İsa Heykeli 1145 ton ağırlığında. Bu Heykeli yapan Arjantinli mühendis Heitor Da Salva Costa ve Kardinal Dom Sebastiao Leme’nin heykelleri de bulunuyor. Dönüşte bindiğimiz otobüsün şoförü hiç bir kurala ( kırmızı işaret) dahil uymuyordu. Her tarafı takırdayan otobüsünü keskin virajlarda bile hızını kesmediği için Centro’ya yakın bir yerde araçtan indik.
CENTRO
Centro, Rio’nun tarihi bölgesi olarak adlandırılır. Bu bölge Rio’da bulunan zengin ve fakir kesimin birleştiği nokta. Sanata dair birçok yapıyı burada bulabilmeniz mümkün. Modern Sanatlar Müzesi, Milli Kütüphane, Tiyatro Binası ve Kiliseler gezilebilecek yerler arasında yer alıyor.
NOSSA SENHORA CANDELARİA KİLİSESİ
Nossa Senhora Candelaria Kilisesi; Şehrin Finans Merkezi’nde 18.yüzyılda, latin haç şekliyle inşa edilmiş Hz. Meryem’e adanmış bir yapıdır. Mermer yüzeyi bronz işlemeli kapıları ve tarihi duvar resimleriyle Rio’nun en güzel kiliselerinden olan bu yapı Uruguiana metrosuna ve uluslararası gemi terminaline 100 metre mesafededir. Bu Roman Katolik Kilisesi; Barok Cephesi ve Neo-Klasik-Rönesans iç dizaynıyla evlenecek olanların yıllar öncesinden düğün törenleri için tercih edip, müracaat ettikleri bir kilisedir. Pio X meydanı çevresi ve kilisenin dış cephesi 278 adet projektörle aydınlanıyor. Nossa Senhora Candelaria Kilisesi’nin önündeki havuzda kağıt toplayıcılar yıkanıyor. Uruguiana Meydanı’nda mühendis Francisco Pereira Passos’un ise heykeli bulunuyor. Başkan Rodrigues Alves’in tayin ettiği mühendis Francisco Pereira Passos, 1902 -1906 yılları arasında Rio de Janeiro şehrinin valisiymiş. Yine bu bölgede Amiral Frontin 1.Dünya Savaşı’ndan heykeli mevcut. Amiral Pedro Max Fernando De Frontin, 1918 de 1.Dünya Savaşı sırasında Üçlü İtilafın tarafında Brezilya Deniz Kuvvetleri’nin Baş Komutanıydı. Malûm olduğu üzere Üçlü İtilaf, Fransa, İngiltere ve Rusya arasında kurulan birliğe (1907) denir. Bu üç gücün ittifakı Portekiz, Japonya, ABD, Brezilya, Kanada ve İspanya ile yapılan anlaşmalarla Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan ve İtalya Krallığı’nın Üçlü İttifakını güçlü bir şekilde dengelemiştir. Brezilya donanması, Amiral Frontin’in Komutanlığı’nda İngiliz, Fransız, Japon ve ABD birlikleriyle Kuzey Afrika kıyılarında ve Akdeniz’de bir çok operasyona katılmıştı.
CAZİP ATIK KUTU VE ŞİŞELER
Uruguiana metrosunun girişindeki el arabalarında tertemiz atık kutu ve şişelere rastlıyoruz. Meşrubat kutu ve şişelerini toplayanlar cezbedici ve temiz toplama arabalarıyla atıkları topluyorlar. Centro, restoran ve kafe gibi değişik mekanlarıyla da oldukça ünlü bir yer. Bir bardak kahve ya da Brezilya yemeklerinin tadına bakmak için en ideal yer burasıdır.
MARACANA STADYUMU
Futbol, Brezilya ve özellikle de Rio De Janeiro için oldukça ayrı bir yeri olan bir yaşam tarzıdır. Maracana Stadyumu bu şehirde milli bir müze olarak görülüyor. Sokaklarda, plajlarda alışveriş yaparken geceleri eğlenirken 7′den 70′e birçok insanın üzerinde ünlü futbolcuların formalarını görebilirsiniz. Sokaklarda gençlerin futbol topuyla yaptıkları şovları hayretle seyredebilirsiniz.
COPACABANA PLAJI
3.günü valizim gelince ilk işim 35 derece sıcaklıkta kendimi Copacabana Plajı’na atmak oldu. Copacabana, Rio’nun güney bölgesi olan Zona Sul’da yer alıyor. Portekizce’de “Bairro” diye anılır. Yaklaşık 4 kilometre uzunluğunda dünyanın en tanınmış plajlarından biri olan Copacabana Plajı, Posto Dois (cankurtaran kulesi 2) ile Posto Seis (cankurtaran kulesi 6) arasındaki bölgededir. Plajın her iki ucunda tarihi kaleler yer almaktadır.
DENİZİN PRENSESİ
Turistlerin, Rio’ya gelir gelmez aşık oldukları ilk yer “Deniz’in Prensesi” Copacabana Plajı’dır. Yılbaşı kutlamaları için her yıl 2 milyon kişi buraya geliyor. Copacabana ismi Bolivya kaynaklıdır. XVII. yüzyılda Titica Gölü civarında yaşayan Portekizli bir gemici, Copacabana’lı Hz Meryem adına ahşaptan küçük bir kilise inşa etmiş. Sonra Forte de Copacabana Kalesi yapılınca yıkılıp yerine bu günkü büyük kilise kurulmuş. Copacabana, XIX.yüzyılın sonuna kadar uzaktaki küçük bir balıkçı köyüymüş .Botafogo’yu şehir merkezine bağlayan Velho Tüneli inşa edilince önem kazanmış. 1900′lı yıllarda plaja paralel Av. Atlantic Caddesi inşa edilmiş. Özellikle 1923′de Copacabana Palace Hotel’nin açılışıyla daha çok sükse yapmış. Birçok romantik filme de konu olmuştur (Bu ismiyle müsemma Saray Otelde Edith Piaf, Nat King Cole, Rock Hudson, De Gaulle, Eva Peron, Kraliçe Elisabeth, Prens Charles ve Prenses Diana kalmış). Bugün Copacabana, o dönemin “Gökdelen”i sayılan 12 katlı seçkin ailelerin yaşadığı en az bir milyon dolara satın alınabilecek dairelerin bulunduğu yerleşim merkezlerinden biri olmuş. Şimdi buralarda aynı katta park yeri olmayan, aynı kata sığdırılan en az 30 stüdyo daireler inşa edilmiş.
Copacabana, sabah ve akşam yürüyüşleri için ideal bir yer. Yeni yıl kutlamalarında insanlar kendilerine şans ve mutluluk getireceğine inandıkları beyaz elbiseler ve ellerinde beyaz güllerle denizlerin tanrıçası Yemanjá’ya kavuşmak için buraya gelirler. Dinsel bir tören gibi sevdikleri insana kavuşma umuduyla “Beyaz Gül”lerini denize savururlar. Yılbaşı Gecesi bir saat ateş ve havai fişek gösterileri devam eder. Buradaki kumun bembeyaz olduğunu ifade etmeliyim. Copacabana plajındaki meşrubat ve sandviç büfelerinin bazıları sabaha kadar açık. Tabi Av. Atlantic Caddesindeki klüplerin bir kısmı da icra ettikleri müzik ile “Biz de burada varız” der gibi halleri var.
Sizler Türkiye’de kış mevsimi yaşarken ben affınıza sığınarak Rio’da oldukça bronzlaştım. Esasen Brezilya’da yaşanan yaz ayları “Bir yudum güneş arayanlar” için ideal bir deniz destinasyonudur. Rio’nun plajlarında keyifle güneşlenip plaj futbolu, voleybol gibi bir çok sportif aktiviteye katılabilirsiniz. Özellikle de plajlarda oynanan futbol maçları yeşil sahalara taş çıkartır cinstendir. Unutmayın en iyi bronzlaşma hareket halindeyken olur. Brezilya’nın bu eşsiz kumsallarında güneşlenirken, plajlarda satıcılar ihtiyacınız olan her şeyi ayağınıza kadar getiriyor. Tüm plaj boyunca oteller, restoranlar, barlar, gece klüpleri ve rezidansları görebilirsiniz .
Copacabana plajı, FIFA Plaj Futbolu Dünya Kupası etkinliklerine defalarca ev sahipliği yapmıştır. Burası Amerikan futbolunun Brezilya’da ilk kez oynandığı yerdir. Copacabana kordonu, yürümek için inşa edilmiş 4 kilometre uzunluğunda bir kaldırımdır. Roberto Burle Marx tarafından tasarlanan ve 1970 yılında inşa edilen kordon siyah/beyaz renkli ve geometrik dalgalı bir şekle sahiptir.
FAVELA
Copacabana’nın arka tarafında Favelaları görüyoruz. Favela, Brezilya’daki gecekondu mahallelere verilen bir isimdir. Daha çok kentsel bölgelerde yer alırlar. Favelalar ilk kez 19. yüzyılın sonlarına doğru kalacak yerleri olmayan askerler tarafından inşa edildi. İlk inşa edilenlerden bazılarına Bairros Africanos (Afrikalı Mahalleler) ismi verildi. Bu alanlarda özgürlüklerine kavuşmuş ama yaşayacak yeri ve işi olmayan köleler zamanla yerleşmeye başladılar.
Brezilya tarihinde ilk Favelalar inşa edilmeden önce genel politikalar, fakir halkın şehirlerden uzaklaştırılması ve kırsal kesimde yaşamaya zorlamak yönündeydi. Ancak kırsal kesimlerden iş bulmak amacıyla şehirlere göçün 1970’li yıllarda hız kazanmasıyla bugünkü modern anlamda anlaşılan ilk favelalar da ortaya çıkmaya başladılar. Şehirlerde iş bulamayan ve kalacak yeri olmayanlar favelalara yerleşmeye başladılar. Brezilya halkının yaklaşık yüzde 6’si favelalarda yaşıyor. Bu 190 milyon kişinin yaklaşık 11.4 milyonunun bu bölgelerde yaşadığı anlamına gelmekte.
TANRIKENT
“Tanrıkent” filminin ana mekanını oluşturan bir “varoş-gettosu” favela… Sözü geçen filmde, kent içindeki çirkin ve suç odağı gecekonduları sistematik bir şekilde kent dışına taşıma projesinin bir parçası olarak 1960′larda kente uzak bölgelerde Brezilya hükümeti eliyle kurulmuş gecekondu önleme yerleşkelerinden birinin, belki de en ünlüsünü anlatmaktadır. Film tamamen amatör oyuncularla çekilmiştir. Film, bu mahallede yaşayan bir grup çocuğun 1960′lardan başlayarak sonraki 10-15 yıla yayılan uyuşturucu ve suçla örülü öyküsünü anlatır.
Bu yoksul ve kalabalık semtte hayat çok zordur, fakirlik ve işsizlik gençleri hatta bebek sayılabilecek yaştaki çocukları bile suça itmektedir. Uyuşturucu kullanmak ve silah taşımak ilkokul çağındaki çocuklar için bile sıradan ve doğal sayılıyor. Hikaye bu semtin ilk kurulduğu 1960′lı yıllarda başlar ve küçük çocuklardan “Roket” lakaplı çocuğun ağzından dış ses olarak anlatılır.
Gettoyu aralarında paylaşamayan çetelerin kızıştırdığı hakimiyet savaşları tüm hızıyla devam ederken “Roket” lakaplı çocuk bir gazetede ayak işlerinde çalışmaya başlar. Tesadüflerinde yardımıyla çektiği bazı fotoğraflar gazetede yayınlanınca idealindeki muhabirlik mesleğine ilk adımını atmış olur. Gazete yönetimi gettoya girebilen tek fotoğrafçı olduğu için onu bu konuda görevlendirir. Son büyük çete savaşını gizlendiği yerden görüntülemeyi başaran “Roket” şöhreti yakalar. Çetelerin birbirini yok ettiği filmin sonunda, onların yerini derhal daha da küçük yaşlarda üçüncü bir neslin aldığı ve hiç zaman kaybetmeden öldürme planları bile yapmaya başladıkları görülür. Polisin giremediği bu bölge son yıllarda Brezilya hükümetinin radikal geliştirme çabalarıyla tehlikeli yer olmaktan çıkarılmış gibi görünüyor. Turistik turların da düzenlendiği bu bölgenin giriş kısmında biraz dolaştım. Tabi kıymetli eşyalarımı oteldeki kasama koyduktan sonra rahatça gezdim.
Bir zamanlar Copacabana plajinın 100 metre ilerisinde, insanların birbirlerini katlettiği bu favelalar ile bizim bir zamanların Hacı Hüsrev mahallesi arasında paralellik kurdum. Birkaç yıl öncesine kadar uyuşturucu baronlarının kontrolünde olan favelalar, bu gün daha güvenli bir yer haline gelmiş. Zaman zaman silah sesleri duyulsa da polisin bazı yerlere giremediği de oluyor. Bir akşam plajda dolaşırken, bir turist kadının çantasını kapan kapkaççının peşinden bisikletle yaşlı bir adam gitti, halk ve esnaf koşmaya başladılar. Ben de arkalarından takip ettim. Uzun bir kovalamacadan sonra genci yakaladılar. Siren sesleriyle polis de olay yerine geldi. Şunu anladım ki yerli halk, turizmi baltalayan bu tür gayri meşru işleri önlemek için elinden geleni yapıyor.
Şimdilik seyahatimden yaşadıklarımın bir kısmını aktardım. Seyahatimden anekdotları sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Gelecek haftalarda, farklı yerler ve farklı yaşamlarla bezeli hikayelerimde buluşmak üzere…