BU ÇATI ÇÖKERSE
BU ÇATI ÇÖKERSE
Uzun yıllar yüksek enflasyona maruz kalan ülkeler, paralarından sıfır atarak, ulusal para birimlerine güveni yeniden tesis etmeyi önemli bir seçenek olarak görüyor.
31 Ocak 2004 tarihinde ise Türk lirasından 6 sıfır atılması ve 1 milyon liranın 1 Yeni Türk Lirasına (YTL) eşitlenmesini öngören ilgili kanun çıkarıldı. 1 Ocak 2005 Cumartesi günü de paradan 6 sıfır atılarak, Yeni Türk Lirası banknotlar tedavüle girmişti.
2001 krizinden sonraki dönemde uygulanan sıkı maliye ve istikrar politikaları sonucu enflasyon düşme eğilimine girerken, ekonomiye de güven geldi. Böylece, 31 Ocak 2004'te, Türk lirasından 6 sıfır atılması ve 1 milyon liranın 1 Yeni Türk Lirasına (YTL) eşitlenmesini öngören ilgili kanun çıkarıldı.
Nereden aklınıza geldi bu derseniz; bu enflasyonist baskı nedeniyle paranın alım gücü giderek zayıflıyor... Yeniden sıfır atma durumunda kalacağız.. Belki ekonomik bir kazanç değil ama moral değerlerimizi yükselecek. Kendimiz daha rahat kandırabileceğiz…
Birde işin Şimşek boyutu var…
Bakan Mehmet Şimşek “sıkı para politikası ile alım gücünü iyice sıfırlayarak, tüketimi adeta yok ederek enflasyonu önleyecekmiş… Teori öyle diyor galiba… Ama ülke pratiği hiçte böyle söylemiyor…
Tüketimi disiplin altına almanız, yanı kısıtlamanız, daha açık deyimle vatandaşın kazancını azaltmanız, ülkenin çöküşünün bir manifestosu olacak..
Neden mi? Çünkü Türkiye üretimi bol bir ülke değil, sınırlı ve her an çökmeye hazır bir üretim ekonomimiz var…
Tüketimin kısılması istihdamın azalması, vergi gelirlerinin azımsanmayacak oranda erimesi, en önemlisi de üretimin duraksamasına yol açacaktır…
Eğer inşaat sektörünü üretimi yüksek bir sektör sayıyorsanız, kusura bakmayın ama ekonomi bilmiyorsunuz demektir… Lüks inşat şatafatlı yollar ülke kalkınması, için elzem olan stratejik üretim alanları yerine “anormal karlı inşaata “ yatırmak, ülkenin zaten kısıtlı olan sermayesini betona gömmek demektir…
Önemli olan Forbes listesine milyarder sokmaktır ama, o milyarderlerin yatırımları ülke vatandaşının karnı doyuracak iş sağlayacak yatırımcılar olmalı…
Beton zengini, doğayı yok eden az eleman az sermayeli işlerle milyonlar kazanan, hele hele devletten “ garantili ödeme” alan sonrada olma zenginler, ülkeye pek bir faydası dokunan kişiler değildir…
Öncelik her kente bir havaalanı yapmak değil, vatandaşın cebine uçağa binecek parayı koymaktır. Eğer bu parayı koyarsanız o hava alanları bir işe yarar, Müteahhitler, kendiliğinden o kente hava alanı yapmak işletmek için yarışır..
Yoksa müteahhitlerin cebine haybeye para koymuş olursunuz; tıpkı bugün olduğu gibi…
Oto yollarda da benzeri öyküler geçerli tabi… Birde köprülerin özel sektörde olması pek anlaşılır gibi değil…
Sakıncalarını yazmak dahi istemiyorum…
Dedik ya; tüketim yoksa; üretimde yoktur, devletin geliri de…KDV’yi ÖTV’yi nereden alacaksınız.. Ayrıca bunun siyasi sonuçları da ağır olur.. Zaten bir sarı kart yediler 2028’de kesin kırmızı kartı görür bu kararı verenler…
Artık orta gelir tuzağından söz etmeye gerek yok, çünkü direk çoktan çöktü, çatı sallanıyor. Bu çatı çökerse hepimiz enkaz altında kalırız..
Mehmet Şimşek galiba bu basit denklemi öğrenememiş olsa gerek…
Evet; teori gerekir ama onu yaşadığınız ülkenin pratiğine uygulamanız şarttır.
Bizde her şey teoriye dayalıdır… Üniversite aç, mezunlar işsiz kalmış kimin umurunda.. 700 bin öğretmen işsiz, mimarlar mühendisiler marketlerde tezgahtarlık yapıyor…
Ama bizdeki mühendis, mimar sayısı AB’den fazla(!)
İşsiz mi kaldılar buda onların sorunu….
Siyasi iktidar üniversite açmakla övünüyor ya.. Önemli olan o…