BU HAFTAKİ DURAĞIMIZ, ŞEHZADELER ŞEHRİ: AMASYA
Sevgili okurlar, bu hafta ki durağımız olan Amasya ilimizdeyiz. Ben, biz, hepimiz Amasya diyoruz ancak Amasya’nın bilinen ilk adı “Amaseia“‘dır. Bu isim dünyanın ilk coğrafyacısı olarak bilenen Strabon tarafından verilmiş. “Amaseia” amozonlardaki yaşayan halkın kraliçelerine verdikleri isimdir. Tabi ki, bizim fethimiz ile beraber “Amaseia” Amasya halini almıştır. Amasya ili 7 ilçe, 20 belde ve 349 köyden oluşmaktadır. Toplam’da 5.690 km2 yüz ölçümüne sahiptir. 2017 verilerine göre 329.888 kişilik nüfusa sahiptir. Yapılan arkeolojik araştırma ve bulgulara göre Amasya’da ilk yerleşme M.Ö. 5500 yıllarında başlayıp Hitit, Frig, Kimmer, İskit, Lidya, Pers, Hellen, Pontus, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemlerinde de kesintisiz olarak devam etmiştir. Pontuslar (M.Ö.333 – M.Ö.26) tarafından yapılan Kral Kaya Mezarları, günümüze kadar ulaşarak kentin anıt eserleri arasına girmiştir. 700 yıl Bizans egemenliğinde kalan Amasya, Melik Ahmet Danişmend Gazi tarafından 1075 yılında fethedilerek bu kentte ilk Türk – İslam Egemenliği kurulmuştur. Osmanlı Anadolu da Türklerin ilk şehir hayatına geçiş yaptıkları yerlerden birisi de Amasya olup öz be öz Türk oymaklarının Amasya ve civarında yerleşmiş olması, korunaklı bir yapıya sahip olması nedenleri ile Osmanlı Şehzadelerinin Amasya da yetiştirilmesi uygun bulunmuştur. Bu Sebeplerledir Şehzade Çelebi Mehmet Timur nedeni ile dağılan Anadolu birliğini Amasya ve civarındaki Türkmenlerden sağladığı güçle tekrar sağlamıştır. Şehzade Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmet, Şehzade Murat (II), Şehzade Ahmet Çelebi, Şehzade Mehmet (II), Şehzade Alâeddin, Şehzade Bayezid (II)), Şehzade Ahmet, Şehzade Murat, Şehzade Mustafa, Şehzade Bayezid ve Şehzade Murad (III) çeşitli tarihlerde Amasya’da Valilik yapmışlardır. Bu dönemde kentte birçok ilim adamı yetişip saray, çeşme, medrese, cami, türbe v.b. kalıcı eserlerle, şehir bir kültür merkezi olarak tarihteki yerini almıştır. Tarihin akışı içerisinde önemli roller üstlenen Amasya, Kurtuluş Savaşı sırasında yine ön plana çıkmış, Kurtuluş mücadelesinin planları bu kentte hazırlanmıştır.
Amasya'da Karadeniz iklimi, Kara iklimi arasında bir geçiş iklimi hüküm sürer. Yazları Kara İklimi kadar kurak, Karadeniz iklimi kadar yağışlı değildir. Kışları ise Karadeniz iklimi kadar ılıman, Kara iklimi kadar sert değildir. Bu bölgede Karadeniz ardı iklimi etkili olmaktadır. Yazları sıcak ve kurak, kışları yağışlıdır. İlkbahar en çok yağış alan mevsimdir. Merzifon, Suluova, Gümüşhacıköy ve Hamamözü ilçeleri Bölgenin genel iklim özelliklerini yansıtmaktadır.
Genel hatları ile Amasya ilimizi inceledikten sonra, Amasya’da keyifli bir gezi, Yıldırım Beyazıt Külliyesi’ni biraz geçtikten sonra çevre kirliliği nedeniyle artık yeşil akmayan Yeşilırmak kıyısına inilerek başlatılabilir. Yalı boyunda yeşillikler arasındaki şirin kahveler, karşıda sarp kayalar ile Yeşilırmak arasında sıkıştırılmış geleneksel mimari örneği o güzelim evler insanı hemen büyülüyor. Bunlardan, 1872’de Maliyeci Hasan Talat Paşa tarafından yaptırılan “Hazeranlar Konağı”, restore edilerek “Etnoğrafya Müzesi”ne dönüştürülmüş durumda. Buradan Pontus krallarının sarayına gitmek mümkün. Sarı işaretler “Kızlar Sarayı” ile “Kralkaya”yı gösterir. Kızlar Sarayı, Osmanlı hareminden esinlenilerek isimlendirilmiş olsa gerek. Dağın yamacına çok sayıda kral mezarı oyuludur. Bunlardan birisi Bizans döneminde şapel olarak kullanılmıştır.
Yeşilırmak’ı yukarı doğru biraz daha izlediğimizde karşımıza “Amasya Bimarhanesi” (Darüşşifa, Şifahane) çıkar. İlhanlılar döneminde 1309 yılında yaptırılan revaklı avlusu ve iki eyvanıyla önemli bir örnek olan Bimarhane, Anadolu’da müzikle tedavi yapılan ilk hastanedir. Bimarhane’nin arkasındaki sokaklardan “Amasya Müzesi”ne ulaşılır. Erken Bronz Çağı sonrasına ait çeşitli buluntuların mevcut olduğu Amasya Müzesi, daha çok mumyalarıyla ünlü. 14. yüzyıl İlhanlılar döneminden kalma 6 adet mumya, müzeyi turistler için çok ilginç kılıyor.
Son olarak mumyaları ile ünlü Amasya müzesini de gezdikten sonra, Samsun’a doğru hareket ederken Ferhat ile Şirin müzesini de ziyaret ediyoruz. Ferhat’ın Şirin için kazdığı iddia edilen su kanalları ve Ferhat ile Şirine ait bir mezar yeri bulunmakta. Ayrıca yerin altına da bir müze yapılmış ve orada da Ferhat ile Şirin bölümü, Kerem ile Aslı bölümü, Leyla ile Mecnun Bölümü ve Romeo ve Jüliet Bölümü, gelen ziyaretçilere sergilenmek üzere hazırlanmış. Oldukça kazanım elde etmemi sağlayan Amasya seyahatimizi de neticeye vardırdıktan sonra istikametimizi Samsun yönüne doğru çeviriyoruz. Gelecek hafta Samsun ile ilgili yazım da görüşünceye dek esen kalın, hoşça kalın.