Bütün kalelerimiz kartondan
Meselenin esası düşünmek. Düşman olunan tek şey düşünce. Düşünmeyeceksiniz, o niye öyle, bu niye böyle demeyeceksiniz. O acaba söylendiği gibi mi diye meseleyi ele alıp tekrar gözden geçirmeyeceksiniz. Onu size o şekilde vaaz edenler o söyleneni olduğu gibi kabul etmenizi bekler. Birkaç soru sordunuz mu can sıkarsınız.
Hayatı boyunca doğru zannedilen o kadar şeyin yanlış olduğunu saymakla bitiremezsiniz. İşte cemiyet hayatında, ilim aleminde, düşünce alanında bu değişiklikleri kaydettiğiniz oranda gelişme sağlarsınız. Müslüman insanın tartışmayacağı, acaba öyle mi demeyeceği tek şey vahiydir.
Xxxx
Vahyin de tercümesi, tefsiri, yorumlanması değil tartışılmayacak şey Vahyin esasıdır. Vahyi bize emin şekilde ulaştıran Resulullah’ın söyledikleri dışında bir başkası tarafından tekrarlanması bile, başka dile aktarılması bile, tefsir ve yorumu bile incelemeye, acaba o tefsiri, yorumu yapan kişinin ilmi, imani donanımı ne durumda diye bakılmak gerekir. İlmin anahtarı sual sormaktır.
Tek tip insan üretmek isteyen büyük veya küçük yönetenler sual sorulmasından hoşlanmazlar. Çünki o yönetenler bir tip geliştirmişlerdir kafalarında.O tipi oluştururken belli bir çerçeve de geliştirmişlerdir. O nedir, bu nedir diye çok sual soran kişi o çerçeveyi hırpalar ve geliştirilmek istenen tek tip üretilemez.
Xxxx
İşin aslına bakarsanız en küçük topluluklardan devletler topluluğuna, paktlara kadar hep aynı davranış biçimi ile karşılaşılır. Vaz geçilemeyen ortak davranış, tek tip insan, sınırlı davranış biçimleri, sayılı taleplerle insanları sınırlamak isteğidir. Dünyanın yarısını Batıcı, Yarısını da doğucu yaparak, demokrasi ve demirperdeci yaparak bu iş bir asır kadar sıkıntısız tarzda yapıldı. Küçük ölçeklerde de aynı uygulama sürdürüldü. Ama hangi alana bakarsanız bakınız üretilen değerler hep kartondan kale kurma halidir. Birkaç sual üflediğinizde o karton kaleler yıkılıveriyor.
Xxxxx
Kurumlar kartondan, kişiler kartondan, değerler kartondan üretilmiş. Birkaç düşünce sorusuyla yıkılmayacak olanı yok. Çünki her şey yönetenlerin belli çerçevede, belli şartlarda var ettiği ve işin asıl vahimi hakikatsiz karton kaleler olmasıdır. Çok değer verilen insanlar, hep yüceltilen fikirler birkaç sual ile alaşağı edilebiliyor. Tenkidetmek, gıraatını tespit etmektir. Bir altın satacaksınız, kuyumcuya gidersiniz, kuyumcu o altını bir aletin içine sokup çıkarır. Altınınızda ne kadar bakır karıştırıldığını anlar ve size ödeyebileceği parayı ifade eder. Siz kuyumcuya kızarsanız, neden içindeki bakır oranını tespit ediyorsun diye hamakat etmiş olursunuz.
Tenkidetmek ortaya konulan eserin, ürünün, düşüncenin, fikrin içindeki hakikat ve gayrı hakikat oranını tespit etmektir. Şiir diye orta koyduğunuz ama bir metin olarak da okunabilen kelimeler yığınına münekkit o şiir değil derse köpürmeyin. O an köpürseniz de nefsiniz kenara çekildiğinde Hakkı teslim edin ve eleştiren kişinin söylediklerine akıl gözüyle bakınız. İnanın siz kazançlı çıkacaksınız.
Xxxx
Medeniyet Türkçesi adlı çalışmam yayınlandığı zaman değerli musiki üstadı, şair, edip ağabeyim Fırat Kızıltuğ biraz istihzalı bir değerlendirme yapmıştı. Okuduğum an çok kızdım. Kitap yazdığıma pişman oldum. Tepkimi de ilgili kişilere belli etmekten kendimi alıkoyamadım.
Sonra nefsim kenara çekildi. Akıl ile, insaf ile yazılanları bir daha okudum. Fırat beyin Haklı olduğu taraf çoktu. Gerekeni yaptım. Bazı küçük değişiklikleri kitaba uyguladım. İnanın ben kazandım. Ama Fırat Kızıltuğ o yaşında, o birikimiyle benim yazdığım ikinci kitabı da okudu, zaman ayırdı, değer verdi, kendisine çok teşekkür ediyorum. Lakin görüşlerini yazmak yerine sözlü olarak ve sadece hoşuma gidecekleri söyledi. İnanın ben kaybettim.
Xxxx
Düşünceye düşman olanlar, zifiri karanlığın dostu olduklarını unutmasınlar.