ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

BÜYÜK TAKIM BÖYLE OYNAMAZ

Dakika 22...Umut Bulut 490. maçında karakterine, lokal şöhretine, golcülüğüne yakışan bir gol atıp farkı ikiye çıkardı. Aslında bir kaç dakika önce 2-0 olacak skor gecikmeyle de olsa iki farka gedi. Bu koca 22 dakikada sahada Fenerbahçe yoktu. Şut yok, pozisyon yok, defans hattı yok, orta saha yok, hücum hattı yok. Ev sahibi yok oğlu yoktu. Evet tribünlerde seyirci de yoktu ama maç sanki Kadıköy'de değilde Malatya'da gibi oynanıyordu.

Top sürekli misafir takımdaydı. İşin tuhafı Fenerbahçe'nin sahada futbol sofrasına koyacağı bir oyun planı – program da yoktu. Tisserand acemi futbolcuların yapmayacağı hatayı yaptı. Ozan nerdeyse sıfır pas isabetiyle oynuyordu. Yerini yadirgamış gibiydi. Mert Hakan ve Pelkas serseri mayın gibiydiler. Oraya, buraya, şuraya koşuşturuyorlardı ama nafileydi. Hamza hoca meydan okumuşdu herkese sahaya çıkarken. Dört forvet oynamakla ben bu maçı kazanayım demişti Hamzaoğlu. Risk miydi? Evet riskdi! Ancak Adem-Kubilay-Umut-Benjamin karşı Erol hoca sadece Cisse ile sahadaydı. Neden Cisse ile Thiam çift santrafor olarak ön bölgede değillerdi? Pelkas'ı forvetin arkasında oynatacak bir oyun taktigi bile bulamamıştı sezon başından beri Fenerbahçe teknik heyeti. 

SOSA’yla mı SOSA’sız mı?

Devre sanki böyle bitecek gibidiye not düştüm yazıma. İki farka rağmen Fener'in skoru değiştirmeye mecali bile yoktu. Mert Hakan’ın dışında kaleyi bulan tek şut gelmedi devrede. Bakalım ikinci yarıda ne değişiklikler olacaktı sarı lacivertliler adına? Bu arada Sosa da bir dert. Oynatsan bir türlü, oynatmasan bin türlü. O yokken takımın sahada oyun aklı yok. Sahadayken de takım bir futbolcu eksik. Resmen papatya falı gibi Arjantin’linin durumu! Bir teknik adam için oynamalı mı yoksa oynamamalı tadında tecrübeli oyuncu!

Sosa oyundaydı ama takımın ahı da vahı da ruhu da Kadıköy’de değildi.  Onunla da olmuyordu onsuz da. İlk düdük çaldı, skor 0-3 oldu. Umut ve Tetteh, iki pozisyon,  başarılı olsalardı fark altı olacaktı!  

Tarih 21 Nisan 2001’di. İlk devrede 0-3 gerideydi Fenerbahçe Gaziantepspor önünde. Aşağı yukarı Malatyaspor karşısında da durum aynıydı diyebiliriz. Oyun 0-3’e geldi 48’de. Ancak o zaman maça imza atan Rapaiç, Revivo, Andesson gibi karakterler sahada yoktu maalesef. O günkü kadro  62’den 80’e kadar 18 dakika maçı çevirmişti. Bugünse bırakın maçı çevirmeyi, gol bile atacak halleri yoktu çubukluyu sözüm ona üzerlerinde taşıyan vurdumduymazların. Elbette o sezon şampiyon olan takımın başında olan Mustafa Denizli faktörünü de unutmamak lazım.

Uzun lafın kısası; Fenerbahçe’de teknik ekipten saha içi ve saha kenarına kadar tüm futbolcular dahil durum vahim gözüküyor. Takımın hırsı da yoktu Malatyaspor’a karşı. Belki de esas sorun bu. 48. dakikada beyaz bayrağı sallayıp teslim oldu Fenerbahçe takımı. Oysa ki daha koskoca bir devre vardı önlerinde!

<