Cağaloğlu'da bir Aydın
‘Bizim Aydın vardı. Cağaloğlu’da herkes tanırdı. Haydo derdik. Bir gün oturduk, meczup derler kendisine. Dedi ki Abdullah, Allah’ın işine ben karışmıyorum. Kusura bakma dedi. Mü’minler kardeştir, birbirimiz severiz. Biz burada bunu yapıyoruz.’
Alimler ilimle irşad eder etrafındakileri. Meczup denilen insanlar da halleriyle irşad eder insanları.
Meczup cezbe halindeki insan demektir. Neyin cezbesi derseniz, Allah ve Peygamber sevgisinin cezbesi. Onlar Allah’ı ve peygamberi öylesine severler ki vasat insanların gördüklerinde anlayamadıkları halleri vardır. Kalıplara pek uymayan ama neticesi itibariyle Allah ve peygamber sevgisine dayanan hareketlerdir. İbret alan için o haller irşad eder.
Aydın giyim şekliyle toplumun yadırgadığı, herkesin, bilhassa turistlerin durup baktığı bir kıyafeti vardı. Gür saçını ortadan usturaya vurdurarak tiren yolu gibi saçının ortasını açmıştı. Gören herkes, bu alışılmadık duruma hayret ve tebessüm ediyordu.
Bir gün onu seyredenler dükkeanın önünde büyük bir kalabalık oluşturunca bir süre sonra Aydın dükkeandan içeri girdi.
Ona Aydın bak senin başına toplandılar, sana gülüyorlar, neden böyle yapıyorsun dedim.
Bana tebessüm ederek, bu insankların hepsi çileli, gülmeye ihtiyaçları var. Ben de onları bir an için olsun güldürüyorum dedi.
İlk tanışmamız
Bir gün öğle vakti dükkeanı kapatıp bir yere gitmiştim. Hava da Temmuz sıcağı. Geri döndüğümde güneş ışıkları dik geliyordu. Baktım insanlar toplanmış birine bakıyor. Elinde bezi olmayan bir şemsiye ile, diğer elinde de bir kaldırım taşı duruyor. Kalabalık da onu seyrediyor. Dükkeana girdim, oturdum. Bir de baktım Aydın yok.
Bu günden sonra Aydın sık sık bana geliyor, dükkeana giriyor, hal hatır soruşları oluyordu.
Okuması yazması yoktu ama eline bir gazete alıp ters tutardı. Ne yazıyor gazete dediğimde bir şeyler yazıyor derdi.
Hapishane arkadaşları
Aydın kimi zaman küfürler ederek bağırıp çağırır, biliçaltında yer etmiş zulümlere isyan ederdi. Bu hareketleri belki bir şikeayet üzerine hapse atılmıştı. Toptaşı cezaevinde kalıyorken önemli kişilerle hapishane arkadaşı oldu. Ahmet Emin Yalman, Falih Rıfkı Atay ve Hüseyin Cahit Yalçın ile sohbetler etmişlerdi cezaevinde . Aydın onlarla konuştuklarını bana anlatırdı.
Aydın ceza evlerinin insanları ıslah etmediğini tespit etmişti. Bunu şöyle anlatırdı. Mahküm ve tutuklulardan kimileri namaz kılıyorlardı ama namazdan sonra dışarı çıktıklarında kimi nasıl cezalandıracaklarının pilanını yapıyorlardı. Demek ki cezaevleri insanları ıslah etmiyordu. Halbu ki ıslah evleri insanları topluma kazandırmalıydı. Aydın böyle düşünen bir meczuptu.
Xxxx
Kendine mahsus düşünceleri vardı. Atatürk Padişahla güç birliği yapasalardı daha iyi olurdu diye fikir yürütürdü.
Çok tekrar ettiği bir demokrasi görüşü vardı. Bu demokrasi bizim ailemizi dağıttı, her ferdi bir başka yere fırlattı derdi.
Mecup Aydın böyle düşünürken purofesör Muhammed Hamidullah ile aynı çizgide buluşuyordu. Hamidullah’a göre de Demokrasi Yahudi düzeniydi.
Bir gün Ramazan gününde dükkeanımızın hanında merdiven boşluğunda oturulan bir yer vardı. Gelenler orada oturup beni beklerlerdi. Aydın o bşlukta o merdiven yükseltisinde halka sesleniyordu. Eline bir hıyar almış halka, oruç da yemeyin, haram da yemeyin diye bağırıyordu.