Çelişkili gündem
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili seçim yaklaşırken kafalar iyice karıştı…
İç ve dış gündem bir birine taban tabana zıt ve çelişkilerle dolu…
Şöyle bir düşünün; Türk basını, entelijansiyası, muhalefeti Erdoğan’ı dış politika konusunda yerden yere vururken, dış dünya ise tam tersini söylüyor.
Dış dünyanın düne kadar en ağır şekilde eleştirdiği Erdoğan’ı şimdilerde Nobel Barış ödülüne bile aday göstermesi şaşkınlıkla karşılandı…
Erdoğan’ın son Ukrayna gezisi öncesinde Putin ile Soçi’de buluşması, “barış için ön görüşme mi yapıldı” iddialarını da gündeme getirdi.
Tüm bunların olası bir erken seçim veya erkene alınmış bir seçimin öncesinde gerçekleşmesi “batı Erdoğan’ı yeniden iktidarda görmek istiyor” savının güçlenmesine neden oldu..
Malum, Asya- Avrupa bileşkesinin tam ortasında başlayan Rus- Ukrayna savaşı tam bir insanlık krizine dönüşmek üzereyken start alan bu iyi niyet temasları aslında Avrupa için bir kurtuluş umudu anlamını da taşıyor…
Düşünün Almanya’nın bile Bangladeş’e giden doğalgaz yüklü bir gemiyi adeta korsanlık yaparak kendi ülkesine götürmesine Şansölye “Ne yani tüm dünya bunu yapıyor” savunması durumun vahametini de ortaya koyuyor…
Tüm bu gelişmelerden, iddia edilenin aksine Rus lider Putin pak memnun…
Elbette Putin’e ilk suikast sinyali de geldi… Putin’in danışmanı Aleksandr Dugin'in aracına konan bomba patladı. Aleksandr Dugin'in aracına son dakikada binmemiş kızı Darya Dugina aracı kullanmak zorunda kalmıştı…
Rusya bu suikast nedeniyle Ukrayna’yı suçlarken, Kiev ise “biz yapmadık” savunmasına geçti.
Tüm bunlar barış için umutların yeşereceği varsayımların yapıldığı günlere denk gelmesi elbette başka soruları da akıllara getirdi..
Acaba birileri barış olasılığına çomak mı sokuyor…
Bir başka ilginç konu ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail, BAE, Suudi Arabistan, Mısır ile yeniden diplomatik temasa geçmesi. Bunun en ilginci ise “katil Eset” e uzatılan zeytin dalı…
İran kaynaklı iddialara göre Eset ile Erdoğan Şangay zirvesine aynı anda davetli. Yani masada Erdoğan ve Eset birlikte oturacak ve doğal olarak ilk temas burada yapılacak…
Belki “Eset” ile başlayan diplomatik temas “sayın Esat” ile sonuçlanacak..
Erdoğan’ın diplomasi atakları böyle sürüyor…
Elbette bu temasların Türkiye’de de bir karşılığı olacak.
Eğer bu temastan sonra havuz medyası (cumhurbaşkanı Erdoğan değil) “Eset” yerine “Esat” adını kullanmaya başlarsa bilin ki Şam’a bir büyükelçinin atanması yakındır…
Can alıcı soru ise şu; tüm bu olası gelişmeler, bizi Suriyeli göçmen derdinden kurtarır mı?
Kimi söylentilere göre; Eset/Esat bu konuda sıkı bir pazarlığa girişecek…
Pazarlığın çerçevesi bilinmiyor, ama YPG/PKK’nın masada olacağı kesin…
Bu Türkiye’nin talebi, Şam yönetimi ise ÖSO’yu gündeme taşıyacak…
ÖSO büyük bir ihtimalle ikiye hatta 3’e bölünebilir ve kendi içinde çatışmaya girebilir… ÖSO’nun ağırlıklı kanadının Şam ile yakınlaşmaya hazır olduğu da biliniyor:..
Peki tüm bunlar seçimlere nasıl yansır; temel soru bu…
Türk seçmeni dış konjonktürle pek bağlantılı değil. Seçmenin derdi hayat pahalılığı.. Maaşlara yapılacak büyük oranlı zamlar da yara merhem olacak gibi görünmüyor…
Çünkü işsizlik; ekonomik bunalımın en önemli parçası. İş arayan veya aramayan işsiz gençlerin gerçekçi oranı yüzde 70’lerin üzerinde…
Siz TÜİK ve İŞKUR’un rakamları ciddiye almayın onlar kayıtlı işsizlerden söz ediyor. Türkiye’de iş arayanların çoğu bu kurumlara kayıtlı değil…
İşsizliği bu boyutlarda olduğu bir ortamda, “barış güvercini” olmak pekte geçer akçe değil…
Göçmenlerden ise anlaşma olması halinde bile kurtulmak en az 3-4 yıl sürecektir… Elbette gitmemek için direnecek olan göçmenlerin Türkiye’de yaratacağı maddi tahribatı da ve karşıt olarak oluşabilecek toplumsal infiali de unutmamak gerek…
Kısacası; seçimin sonucu şimdiden kestirmek güç.
2023 Haziran’ına kadar daha bu köprünün altından çok su geçer..
Önemli olan köprünün sele kapılıp çökmemesi.