Ertan Yıldız

Ertan Yıldız

Celp

Osmanlı’da Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla anılan yeni orduda on iki yıl olan askerlik süresi 1846’da beş yıla indirilmiş, yılın belli bir döneminde askerde bulunup, geri kalan zamanını ailesinin yanında geçiren askerlerden oluşan rediflik yedi yıl olarak belirlenmiştir. Ancak, sağlıklı bir kayıt tutma sistemi olmadığı için yıkılışa kadar standart bir askerlik süresinin uygulanmadığı görülür. 

Tarafsız gözlemcilere göre orduda pek bir intizam yoktur. Bazen askerler, subayların kışlaya giriş yolu üzerine sık sık silah çatar, sabah kışlalarına geçecek olan komutanlarını geçirmezlerdi. Bunun manası, terhis istemek demekti. Bu yumuşak askeri isyan önce nasihatle giderilmeye çalışılırdı. Fakat herkes bilirdi ki, asker diretecek ve komutan telgrafhaneye koşup, saraydan askerin terhisi için irade çıkartacaktır. Nitekim öyle olurdu. Daha gün yarıya varmadan veya akşam olmadan kışlalar tarafından ‘padişahım çok yaşa’ duaları işitilirdi. Bu, askerlere terhis tezkeresi verileceğine işaretti. O akşam kışlalar tarafı, davul, mızıka, eğlence sesleriyle çınlardı. Bu eğlencelerde, isyan eden askerlerle kendilerine isyan edilen komutanlar aynı halka etrafında bir baba evlat şefkat ve muhabbetiyle karşı karşıya otururlar, pehlivan güreşi seyrederlerdi. Zaten işin bu türlüsü, mesele kolay halledildiği için iki tarafı da memnun ederdi. Çünkü ayaklanan askerlerin kışlaları bıraktıkları, şehri geçip istasyona dayandıkları, demiryollarını kesip vagonlara dolarak yolları işgal ettikleri de görülmüştü.

Askerlerin orduya alınışlarına dair net veriler olmadığından ve bazı askerlerin çok uzun süre askerlik yapma ihtimalleri de olduğundan kumandanlar, bu terhis talebine kayıtsız kalamamakta ve onların terhisine izin vermektedirler. Balkan Savaşı’ndan hemen önce   seksen bin kadar asker uzun süredir askerlik yaptıkları ve bu nedenle onlardan verim alınamayacağı sebebiyle terhis edilmiştir.

Osmanlı’nın yaptığı ilk nüfus sayımının başlıca amacı, askere toplayabileceği kişilerin potansiyellerini açığa çıkarabilmektir. Erkek nüfusun sayımı amacıyla düzenlenen nüfus sayımında erkekler üç kategoriye ayrılıyordu: on altı yaşın altındakiler, on sekiz-kırk yaş arasındakiler ve kırk yaş üstündekiler.. Ancak,  zorunlu askerlik uygulamasının ihtiyacını karşılayabilecek bir nüfus sayımı, iletişim ve ulaşım olanaklarının kısıtlılığı, böyle bir nüfus sayımını kaldırabilecek bürokrasinin ne taşrada ne de merkezde bulunmaması nedeniyle tam olarak yapılamamıştır.

1846’da getirilen kura sistemi ile:

- Yirmi yaşından yirmi beş yaşına kadar,  askerlik çağıdır. Her erkek altı kez kuraya katılmak zorundadır. Daha genç ve yaşlı olanlar buna zorlanamaz.

- Asker toplama bölgelerinin sınırlarına ve tek tek kazalara ayrılan kotalara uyulmak zorunluydu. Askerlik çağı gelmiş kişi, kayıtlı olduğu kazada değil, geçici olarak başka bir kazadaysa, bulunduğu kazadan askere alınması ve oranın kotasına dahil edilmesi yasaklanmıştı. 

- Tarım işleri göz önünde bulundurularak, kura çekilişleri 5 Mayıs gününde yapılacaktı.

- Kura uygulamasını yapacak olan asker celbi komisyonu, bir alay imamı, bir liva veya alay katibi, istisnai durumlarda yetenekli bir tabur katibi, bir hekim, ayrıca yeni askerleri kura çekiminden sonra birliklerine götürecek bir yüzbaşı veya mülazım veya yetenekli bir çavuş olacak; bunların başında da bir alay emini ya da rütbeli bir subay bulunacak şekilde 6-12 kazada kurayı uygulayacaklardı.

- Askeri yönetim ve merkezi hükümetin temsilcileri olan bu kişiler, yanlarına yerel yönetimden ve yerel eşraftan kişileri de alarak uygulamayı yapacaklardı.

- Bir kişi kuraya katılmamak için kura meclisinin karşısına çıkmazsa, o kişi, kuraya tabi tutulmadan askere alınacaktı. Böylece kuraya katılma hakkını kaybedecekti.

- Kurada asker olacaklar saptandıktan sonra, adaylara aileleriyle vedalaşmaları ve yapmaları gereken işleri tamamlamaları için yirmi günlük süre tanınır. Bu sürenin bitiminde görevli subay, askerleri birliklerine götürüp teslim edecektir. Bu yirmi gün zarfında ortadan kaybolan veya firar edenlere ceza olarak altmış değnek vurulur.

- Hanesini tek başına geçindiren kişi, muvazzaf orduda hizmet etmekten muaf tutulacaktır. Bir aile kuran erkek, aynı köyde yaşayan ve ailesini geçindirebilecek babası, kayınbabası veya kayınbiraderi yoksa da muaf tutulur.

- Ailenin bir erkek evladı askerdeyse ve en aşağı on beş yaşın üstünde bir üçüncü oğul yoksa, ikinci evlat askerlikten muaf sayılır. Ailenin iki erkek evladı aynı yıl kura meclisinin karşısına çıkar ve her ikisine de kura isabet ederse, sadece babaları tarafından belirlenen biri alınacaktır.

- Bünyesi zayıf, sağlıksız kişiler bir uzvu eksik olanlar, kronik veya bulaşıcı bir hastalığa tutulanlar da askerlikten muaftır.

- Maddi durumu iyi olanların askerden kaçmaları ancak şanslı bir kura ile veya bir bedel ödenmesi ile mümkün olabiliyordu. Altı yıl üst üste boş çeken ve böylece düzenli orduda hizmetten kaçan herkes ihtiyata kaydediliyordu, fakat hizmet yükümlülüğü olan herhangi bir Müslüman erkek muafiyet satın alabilirdi. Muafiyet, o zaman için büyük bir meblağ olan 5000 kuruş veya 50 altın lira ile alınabilirdi. 

Kadınlar, gayrimüslimler, kutsal yerler Mekke ve Medine’nin sakinleri, dini görevliler ve medrese talebeleri ve çok sayıda meslek grubu askerlikten muaf tutulmuştur. Bazı kişiler celp tehdidinden kurtulmak için Mekke’ye hacca gidiyorlardı. Bunların dışına, göçmenler, hukuki olarak olmasa da çoğu halde muaftılar. İstanbul orduya tek bir asker bile göndermiyordu. Bu nedenle Osmanlı ordusu yerleşik Müslümanlar köylülerden oluşan bir orduydu. 

Modern ordunun asker ihtiyacını karşılamanın yegane yolu, zorunlu, standart ve herkese eşit biçimde uygulanan bir asker toplama sisteminin inşa edilmesidir. Osmanlı celp sisteminin karşısındaki en önemli engeller, geleneksel yerel otoriteler, muafiyet kazanmış olan meslek grupları, bölgeler, askerlikten muaf ve kişi ile devlet arasında  aracı olan cemaatler olmuştur. Özellikle Kürt beylerle girilen çatışma ve müzakereler zorunlu askerlik uygulamasının içinin boşalmasına sebep olmuştur. Keza taşra ve merkezdeki nüfuzlu kimselerin bedel ödeyerek askerlikten kurtulabilmeleri, celp sisteminin başarısızlığını gösterir. Dolayısıyla celp edilenlerin büyük çoğunluğu fakir ve aşağı sınıflardan kişilerden olmuştur. 

Ülke ve millet olarak devletin tüm güç ve kaynaklarının, başta askeri güç olmak üzere, savaşın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hazırlanması, toplanması, tertiplenmesi ve kullanılmasının ilk aşaması olan celp sistemi bu tarihi aşamalardan geçerek askerlik sistematiğini bugünlere taşımıştır. Gelecekte askere alma usul ve esaslarının nasıl olacağını zaman gösterecektir.

<