İSKENDER ÖZSOY

İSKENDER ÖZSOY

ÜSTÜ KALSIN

Cem Karaca'ya ağıt

Müzik evrenimize, Animals, Beatles, Rolling Stones guruplarını dinlediğimiz günlerde ansızın Emrah adlı bestesiyle giriverdi Cem Karaca.

İlginç bir sesti, ilginç şeyler söylüyordu.

Şarkılarını dinledikçe sevdim kendisini.

O günlerden bu günlere dek şarkıları hep kulaklarımda çınladı, 50 yıldır.

1968 kuşağıyla, sonraki kuşaklara türkülerimizi o tanıttı, sevdirdi.

Besteciliği ve olağanüstü icrasının yanı sıra daima muhalifti.

Bu tavrını hep korudu.

Yasaklar karşısında direndi.

Ona ve şarkılarına konulan yasağa ilk kez 1975 yılında askerliğimi yaparken tanık oldum.

Erata sabah sporu yaptırırken aralarında Cem’in Namus Belası adlı şarkısının da olduğu şarkı ve türküler söyletiyorduk.

Namus Belası’yla yaptırdığımız sabah sporları epeyce sürdü.

Ama sonunda karargâh komutanının imzasıyla Namus Belası’nı söyletmemiz yasaklandı.

Cem Karaca’nın daha sonraki yıllarda karşılaştığı yasaklar ve engellemeler artınca çareyi Almanya’ya gitmekte buldu.

Ve sonunda 12 Eylül kâbusunun gizli ve açık “muhip”lerinin tezgâhıyla vatandaşlıktan çıkarıldı.

Sekiz yıl gurbette çile çekti.

Çile günlerinde kendisini tanıdı ve anladı.

Ve çile tamamlanınca 29 Haziran 1987 tarihinde, hakkında istenen 200 yıl cezaya aldırmadan şah damarı, ana kucağı, baba ocağı ülkesine döndü.

 

BİLİNMEYEN BURSA KONSERİ

Döndükten sonra aynı yıl Merhaba Gençler ve Her Zaman Genç Kalanlar albümünü çıkardı.

Ancak nedendir bilinmez, Cem’e uygulanan sahne yasağı devam ediyordu.

Bu yasağı bir kişi aştı.

Tarih 7 Mayıs 1988’dir.

Bursa Hakimiyet gazetesinin genel yayın yönetmeni Kemal Sulaoğlu, onu  Bursa’ya davet etti ve Cem Karaca ülkeye döndükten sonra ilk konserini Bursa’da verdi.

30 yıl önceki bu konserin tanığı Ulvi Sulaoğlu,  rahmetli ağabeyini ve Cem Karaca’yı bir yazısında şöyle anlatmış:

“Onun için (Cem Karaca için) bu çok önemlidir. Kemal Sulaoğlu için ise sevdiği sanatçıya vefa borcudur.

Konser sanıldığı kadar ilgi görmez.

Aralarında şu diyalog geçer.

Cem, ağabeyime: ‘Bu konserden kâr edemeyeceğini biliyordun değil mi Kemal?’

Ağabeyim şöyle der:

‘Ben halkımızın Cem Karaca’yı görmesini, onu dinlemesini istedim, bir de beraber olmaktı dileğim.’

Hepinizin mekânı cennet olsun sevgili Cem ve ailesi. Benim ailem ve ağabeyim Kemal Sulaoğlu.

Nurlar içinde uyuyun güzel insanlar.” (*)

İSTANBUL’DA İLK KONSER

Cem Karaca Bursa’dan sonra ikinci, konserini İstanbul’da Gülhane Parkı’nda verdi.

İstanbul’daki bu ilk konserde onu yıllardan sonra sahnede yeniden dinlerken büyük heyecan yaşamıştım.

Konserdeki konuşmalarından, kendisiyle yapılan söyleşilerden onun yaşadığı toplumun dini, sosyal ve kültürel yapısının farkına vardığını anladım.

Toplumun temel dinamiklerini, toplumu birleştiren ve ayakta tutan cevheri kavramıştı.

………

8 Şubat “Cem Baba”nın 14. ölüm yıldönümü.

Şimdi dönüp geriye baktığımda cenaze töreni aklıma geliyor.

Cem Karaca’nın cenaze töreni işte o cevherin temsilcileriyle doluydu.

Dervişi meczubu, açığı kapalısı, inançlısı inançsızı, sağcısı solcusu, Karaca’nın Üsküdar’daki Seyyid Ahmed Deresi Mescidi’nin avlusunu doldurmuştu.

Cenaze töreni küçük bir Türkiye’ydi.

Bu tören, toplumun her katmanından insanı bir araya getiren bu cenaze töreni, yarım porsiyon Türk aydınlarını şaşırttı ve sarstı.

Karaca’nın cenazesi Itri’nin o muhteşem bestesi Tekbir’le kaldırılırken hem vasiyeti yerine getiriliyor; hem de bir müzik adamına müzikle veda ediliyordu.

“Sanat yapan” Muhtar Cem Karaca,  “sanatkâr” babası Mehmet İbrahim Karaca’nın yanında toprağa verilirken ağaçların tomurcuklandığını fark ettim.

Hayat devam ediyordu.

Mescidin imamım mezarın başında cemaate son kez Fatiha okuturken gökten iki damla yağmur düşmüştü.

Damlalar sanki benim gözyaşlarımdı.

Cem Karaca’nın çok sevdiğim parçalarından biri babasının ölümü üzerine Almanya’da yaptığı bestedir.

“Bu da benim ağıdım olsun ardından baba…” der o şarkıda Cem.

Bu yazı da benim ağıdım olsun ardından Cem Baba.

Seni müziğinle, siyasi görüşünle, inancınla ve daima muhalif tavrınla hep hatırlayacağız.

……..

(*) Collection dergisi. Ocak, Şubat, Mart 2017.

 

 

<