ÇİÇEKÇİ
…Eve geldim. Kendimi yatağa attım. Rüyamda tanımadığım, biri savaşın başladığını söyledi. Güya ABD ülkemizi işgal etmiş . Bizler de düşmanın ateş menziline girmeden yakınlarımıza ulaşmak için yüzükoyun sürünüyormuşuz...” ( Bir önceki yazının son paragrafı)
Sosyal medyadaki hesaplarımı sildim. Bir yerlere bir şeyler yazmıyor, bir şeyler çizmiyorum. Kalemlerim yontulmuş keskin kılıçlar gibi bana ;
-Hadi, yazsana, çizsene, dese de, aldırdığım yok.
Demokratik tembellik hakkımı kullanıyorum. Artık bu işler beni kesmiyor, beni yoruyor. Nereye dönsem telefon, nereye baksam cep telefonları…
Açtığım telefonlar da cevap vermiyor. Artık kimseyi aramıyorum. Kimse de beni aramıyor…
Halk Ekmek büfesinin saçı sakalı ak pak olmuş sahibi, paraları sayarken çıkıştım;
-Selam verdim efendi. Niçin selamımı almadın, deyince
-Aldım ya, dedi.
-Sesin ihtiyarlar gibi çıkıyor. Sesin gür çıksın, dedim. Mazeret hep aynı. Hep dünya işleri. Hep küçük hesaplar ;
-Gece yatamadım. Uykumu alamadım, dedi.
Ekmeğimi alıp yola koyuldum.
Otobüs durağındaki yolcuların başları telefonlara eğik. Önlerinden geçtim. Kimse bana bakmadı. Ben de kimseye aldırmayıp yürüdüm.
Mezarlığı geçerken bir Fatiha okudum. Kuşlar sürü olup uçuştular.
Caddeye çıktım. Camii köşesindeki çiçekçiye baktım. Tezgahın perdeleri kapalı. Sandalyeler ters çevrilmiş. Çiçekçi geçen gün bana ;
-İş yok abi, ne yapayım inşaatta çalışmaya gidiyorum. Getirdiğim çiçekler sıcaktan sararıp soluyor. Kimsenin çiçek aldığı yok. Dünya zarar, demişti…
Adam haklı. Ev kirası altı bin lira. Külfeti çok.
-Yolda su satayım en iyisi , demişti.
Allah yardımcısı olsun, Çiçekçi iyi bir adam. Esmer, kısa saçlı kısa, ablak güler yüzlü bir herif . Kafadan ameliyatlı . Boyu bir atmışbeş -yetmiş. Yaşı elli var -yok..
Karısı çiçekleri demetlerken sigara içiyor, diğer zamanlarda da tezgahın arkasında Kur”an okuyor...
Camiinin köşesi şimdi boş. Çiçekçi de yok. Peki ben şimdi kime selam vereceğim?
Bu bilgi çağının kirli bilgilerden nasıl arınacağım ?..