Çıkış yolu yok
Bazen nasıl da isteyerek, heyecanla, iştahla, ümitle, neşeyle, coşkuyla yürürüz. Bizi uzaktan seyredenler cennete gidiyoruz sanır. Ayaklarımızın birbirine dolaşmasını, ellerimizin yerlerini kaybetmesini, yüzümüzdeki mutluluğu başkaları görür ama biz farkına varamayız.
Çok bilmiş bir tanıdığımız halimizi görünce, şıp diye anlar tabi.
-Dur dur sakin ol, der.
Aslında gittiğimiz yolun bir acı deryası olacağını, üzüntülerin tarlası olacağını, elem ve kederin tohumlarını saçarak gittiğimizi kim bile bilir Tanrı’dan başka.
Xxxx
İşte böyle bir yolculuğumun başındaydım. Marmaray istasyonunda bekliyordum. Tarif ettiğim manzarayı yansıttığımı bir Allah dostu ağabeyimin gelişi ve benimle konuşmasına şahit olduktan sonra fark ettim.
-Recebim, Recebim vay benim emeklerim. Emekler heba olacak dedi ve gitti.
Aradan yıllar geçti. Gerçekten de emeklerim boşa gitti. Bunun felsefesini yapabildiğimiz anda zirveye ulaştık demektir.
Emeklerimin istediğim neticeyi vermemesini o keramet sahibine kızarak izledim.
Xxxx
Bazen böyle olur yeğen! Hiçbir çıkış kapısı bulunamaz. Yerin dibine geçmek istediğimiz anlarda yerin dibine kapı bulunmaz. Ecelin nasıl büyük bir nimet olduğu işte o anlarda anlaşılır. İnsanların içindeyim hep. Cemiyetçiyim, Bir bakıma son derece dışa dönük yaşıyorum, ama bir bakıma da son derece utangaç ve sıkılganım. İnsanlar içinde yalnızım, aile içinde yalnız, kendi ruh alemimde yalnızım. Anlatamamaktan, anlaşılamamaktan, bir anlayanımın olmayışından ferdi Ferit bir adamım ben. Aramızda çoğu kere perde yok. Ne zaman ‘ben seninim, nasıl irade etmişsen öyle olsun’ dediğimde çok seri cevaplar aldığım oluyor. Bu, teslim olan her insan için gerçekleşiyor.
Xxxx
Üzüntü hep var hayatımızda, hamlıktan kurtulmak için pişmek ve yanmak gerek. Ama mutluluk son derece yüksekte. Hayatı tasaffi ettirdiğimizde, arındırdığımızda, neden bize bir ömür biçilmiş olduğunu ve bunu kimin yaptığını idrak ettiğimizde, kendi rolümüzü sadece kendimize şahitlik etmemizin sağlanması için oynadığımızı anladığımızda, hayatı saf, hakikat ve en yüksek seviyeye ulaştırdığımızda, işte tam da o zaman mutluluk yaşanacak. O daha çok ebediyete ait bir hal.
Xxxx
Beni heyecanlandıran, elimi ayağımı birbirine dolandıran, yüzüme büyük ikramiyeyi kazanmışların manzarasını yerleştiren, coşku, iştah duygularımı doruklara taşıyan yolun aslında başarısız ve yetersiz olduğumu kanıtlayan bir yol olduğunu anladığımda, elem, keder ve üzüntü ile yoldaş ve sırdaş olduğumda, Allah dostunun kerameti gerçek olduğunda rüzgear dindi.
Xxxx
Yüksek bir dünya makamına tayin edilmekten söz ediyorum. Çok seviniriz, ama günün birinde o makamdan uzaklaşmak durumunda kaldığımızda, ters orantılı acılarla, elem ve kederler içinde, acı ve ıstırap içinde kıvranırız. Yine coşkumuzu kimse fark etmiyor sanırken nasıl, dur, dur sakin ol dedikleri gibi bu defa da Aldırma dünya hali, çıkış da var iniş de derler.
En kötüsü ne diye sorarsanız, sahibi olmadığın o makamın sahibiymiş gibi hissetmenizdir. O ait olduğunuz, ama sahibi olmadığınız makam için nice insanların kalbini kırdığınızı bir hatırlayınız lütfen. Evet, gözleriniz doldu değil mi?. Değmezdi. Siz o makama belli bir süre aittiniz ama sahibi değildiniz.
xxxx
İstasyonlar, iskeleler, vapurlar, vagonlar, yalnız olmadan kullandığım her yer ve eşya. Şimdi ne kadar anlamsız görünüyorlar. Benim değer yüklemediğim hiçbir şey var değil. Benim tanımadığım hiç kimse yaşamıyor. O var olanlar, o çok değerli dediğimiz insanlar bir değer veren, bir tanıyan olursa vardırlar. Kendi çevreniz dışındaki nice değerli insan ve eşya sizin bilgi ve ilgi alanınızda olmadığı için var olamıyorlar. Onlar ancak kendilerine değer veren birileri olması halinde var olacaklar.