CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

ÇİNGENE KARI

Her sabah ekmek almaya giderken komünist Partisinin ... mahalle irtibat bürosu önünden  geçer, bir müddet  duraklarım. 

Gene öyle oldu. O gün de  ekmek almaya giderken parti propaganda afişlerinin yapıştırıldığı  camekan önünde durakladım.

Güneşin sarartıp soldurduğu   parti afişlerine  bir göz attım. Büyük şairimiz Nazım Hikmet,   cama yapıştırılmış bir resminde  kızıllaşan  bir ufka bakıyordu.

Kısacası  buralarda değişen bir şey yok. Her şey yerli yerinde. Partinin önü sakin. Broşürlerde her zaman olduğu gibi işçi sınıfına   bilindik bazı  nasihatlar  var. 

İyi güzel de ben bu semtte bir tane  işçi görmedim ki. Hemen hemen hepsi küçük burjuva, memur  tipler.  Memurlar da işçi olmadığına göre bunlar kime hitap ediyor? Merak ediyorum doğrusu.   

İrtibat bürosunun  önüne küçük  bir masa atılmış, masanın  önünde üç sandalye duruyordu.

 Sandalyenin birinde bıyığı henüz  terlemiş temiz yüzlü  tıfıl bir genç, diğerinde suratı keçiboynuzu gibi buruşmuş  yaşlı bir adam oturuyordu. 

Selam verdim. Selam alıp   altıma  bir  sandalye  sürdüler.

Sandalyeyi çekip oturdum. Kapıdan içeri nazar ettiğimde  içeride bir kaç komite üyesinin  bir takım  kitaplarla haşir neşir olduğunu gördüm. Bu çocuklar okumaya bayağı hevesliler, diye içimden geçirdim.. 

Masadaki bildirilere     Marksist  literatürün  hemen her  kavramı  özenle işlenmiş. 

Parti , proletaryayı      soyguna   ve soğuğa karşı  örgütlenmeye  çağırıyordu.. 

Aşağıdan gelen lodos  yaşlı yoldaşın önündeki  kağıtları havalandırıp  dağıtmaya  çalışıyordu.

 Genç yoldaş  hem uçuşan kağıtları toplamaya çalışıyor  hem de  ısırıcı  bakışlarıyla  beni bir klişeye  sığdırmaya çalışıyordu.  Gözlerini kırpmaksızın  dişleriyle dudaklarını kemiriyordu. 

Bu klişe tahmin edileceği üzere özellikle  “ sivil polis" olabileceğim  ihtimali üzerineydi.

Gerçi geçti o günler aslanım.  Artık  demokrasimizde  komünistlere bile yer var.

 Bunda rahmetli Özal'ın , sayın Erdoğan’ın  Rusya'da Sovyet rejiminin yıkılmasının payı var. Zaten bunun için batı  yeni bir düşman ilan etmiş bulunuyor. Bu da  İslam... 

Konuyu dağıtmadan gelelim asıl mevzuya. 

Genç adam  okuldan nefret ederek  sokağa indi. Sokakta  bir yoldaş abiye rastladı.   Komünist yoldaş  abi ona şu öğütte bulundu, dedi ki;

- Bu böyle olmaz. Gel yazılımcı ol , dedi . O da  “ peki abi, deyip  abinin peşine takıldı. 

Sonra da  genç adam hem yazılımcı,  hem yoldaş oldu. 

Yaşlı  yoldaşa gelince  o da semtimizde  kendi halinde yaşayan bir devlet memuruydu.   Bir gün  ekmek almaya giderken  parti bürosunun önünden geçti. Camekândaki  yazıları ve broşürleri okudu. Okudukça okudu.  

Okuya okuya  dairedeki müdürden, müdür muavininden  , personel şefinden yediği  fırçalar aklına geldi. Bir ömür boyu  çile çekmişti. Buradan her geçişinde  okumalarına devam etti.  

Sonunda emekli olup partiye üye  oldu.  Kısmet olursa, parti iktidara gelirse  bir gün dairede kendine eziyet eden amirlerinden, dairenin kapısında durup  dışarıya çıkmasını engelleyip; 

-La  deyip , Lo  demeyen  Kürt   bekçiden hayfını alacaktı...

Neyse  laf lafı açıp samimiyet  peyda olunca  tereddütleri gideren  bazı beyanlarda bulundum.   Sivil polis , ajan provokatör vs. değildim. Kendimi şöyle  takdim ettim; 

-Bir kamu kurumundan emekliyim. Kurum  gençliğimi yiyip bitirdikten sonra posamı  buralara , bu mahalleye attı. Zaman zaman ekmek için fırına giderken burada duraklarım...

Partim pırtım .  İçkim, sigaram,  kumarım, hovardalığım  yoktur.  Hırdavatçı Hacı  ahbabımdır. Çöpçü Ali  tedarikçimdir. Kulağım beş vakit ezandadır. 

-Eskiden bir ara sola biraz sempatim vardı. Şimdi ise  yok. Temizim (deyip ceplerimi gösterdim).  Parti değil, liderleri izlerim. 

Şu anda    takip ettiğim bir  lider vardır. Ondan ilham alırım. Onun gibi ben de  emperyalizme karşıyım ve “ dünya beşten büyüktür" diyorum, deyip kestim. 

Okumuşların hali belli oluyor. Tüysüz yoldaş, hemen biletimi kesip ayağa kalktı. Yaşlı yoldaşının eline bir deste  bildiri tutuşturup; 

-Haydi yoldaş  gidip şu bildirileri dağıtalım ,  dedi. 

Kalkıp gittiler. 

Ben de kalktım gidiyorum tam  o sırada karşı partinin muhbircisi, müzevircisi , fotoğrafçısı ,  dedikoducusu  çingene karı ,  beni gördü. Siyah gözlüğünü çıkararak bıyık altından güldü;  

-Ooo bakıyorum  komünistlerle oturuyorsun, dedi .Ben de herşeye burnunu sokan bu ajan provokatör karıya; 

- Yook , bohçacı karı, benim partim mi var ki, değiştireyim,  diyecektim,  vazgeçtim. Eline bohça alacağına bohçayı  başına bedenine sarmış . 

Eminim gidip karşı partide  aleyhimde  dedikodu yapacak, gizlice çektiği fotoğrafı “başkana” gösterip “ bak, komünistlerle konuşuyor , diyerek  mahalle biriminin   başına geçmemi  engelleyecekti. Bilmiyordu ki, ben hiç bir parti üyesi değilim. Makamda mevkide gözüm yok;

-Amaan...Söylemezse hatırım kalır.. Partili pırtılı değilim. Kimseye eyvallahım yoktur. Sonra haram  yemedim ki , karnım ağrısın...Neden korkacam ki , ihale işim yok, rant peşinde değilim, dedim kendi kendime

Sonra  ekmek  için fırına doğru yürüdüm. 

<