ÇOCUK
2020’nin son saatleri. Çarşıdayım. Parmağım için oksijenli su pamuk yara bandı aldım çıktım.. Ansızın incecik boyunlu sıskacık kara bir çocuk yere düştü ve ağlamaya başladı. Canının çok yandığı belliydi. Hemen kalkamadı ayağa. Öylece yüz üstü kaldırıma yattı. İnsanlar yanından gelip geçiyordu. Kimse onu görmüyor sanki.
Kaldırımda yatan bir çocuk değil bir hayalet adeta. Koştum. Ağlama gurban ağlama yavrı ağabey gurban olsun saa göster bakim nereden acıdı gorkma guzum benim kara oğluşuma kim dınk diyebilirmiş bakiim şimdi geçecek , diye yavrucağı avutmaya başladım. Kriz anlarında direk yöresele bağılarım bilinç altımdan İç Anadolulu, tombul ekmek kokan bir köylü adam diriliverir toprağını yarıp.
NE ACI DEĞİL Mİ ?
Öpiim de geçsin tesellisi her yaranın en organik merhemiyken kimse söylemiyor. Dizini gösterdi bebe. Sahiden soyulmuş kanıyor. Oksijenli suyun yakmayacağını bildiğim halde pamuğa döküp bastırdım üfledim dizine masuscuktan. Bir de yara bandı oldu bitti. Bu gün yeni yıl guzum aglanırmıymış heç. Büyükler güççüklere harçlık virir böylesi günlerde. Dut bakem şu parayi hah sakin kaybedeyim deme.
Dur bakiim bir de burnunu sileyim sümüğün ağzına akıyor. Yüzü aydınlanıverdi bir anda. Başımı kaldırdım ki gelip geçenler bizi izliyor. Anası nerde bu oğlanın dedim ?
Suriyeli bunlar, dediler.
Sonra gitti çocuk. Yılın son saatleri böyle geçti.
Allah razı olsun dedi bana gelip geçenler. Olur olmaz size ne !!
El kadar bebeyi galdıramadınız daşın üstünden sonra Allah razı olsun muş !!