ÇOK DERİN BİR SORU
Karıncalar hakkında çok şey bilinmekle beraber, çok şey de bilinmez. Karıncalar çalışkan ve hareketli yaratıklardır. Spor yapmaksa, en iyisini onlar becerirler. Yuvalarının başında kümeleşerek ambarlarını erzakla doldururlar. Bütün kuru, ılıman ve sıcak mevsimlerde bu hayvancılıkların bir saniyesi boşa geçmez. Toprağın altını erzak deposu haline getirerek kışlık beslenmelerini istif ederler. Yaradılışlarında uyuşukluk, miskinlik, tembellik olanlara, karıncalar hep örnek gösterilir.
“Ağustos böceği gibi ötmekle vaktini geçirirsen aç kalır, yaşam şansını yitirirsin..” sözünün ibret karşılığı, hep karıncalardır. Her neyse, gerçekleri görmemekte ısrar eden insanların da ders alacağı haklı sözler vardır. Halk arasında bu tip kimselere şu yakıştırma yapılır:
“Deve kuşu gibi başını kuma sokmuş..”
Şimdi bu örnekleri hayatımıza yaymanın vakti geldi, diye düşünürsek, kocaman bir salaklığa saplanmış olduğumuzu görürüz.
Ülkemizin geçmişini tırmıklayın. Özümüzü, gücümüzü, saygınlığımızı, refahımızı, bizlere sağlayacak olan anahtar cümle neydi?
“Sağlıklı bir nesil yetiştirmek..” için milletçe seferber olduk.
Yarın yapılabilecek şeylerin bugünden yapılması; karıncalar örnek gösterilecek bizlere öğütlenmedi mi? Huzur duasında olduğu gibi iyi dileklerimizi “yarış pistinde” koştururken, Ağustos böceklerine benzedik.. Karıncalara özenirken, onların sürüsüne varan sayıda dolandırıcı, düzenbaz, anaforcu bir zümre yetiştirdik. Aklımıza kanca takan, kalbimizdeki saflığı sömüren dolandırıcılar, “En akıllı insanlarımızı iş takvimine bağlamışlar. Niyet, sadece bunları soyup soğana çevirmek. Banka kuranlar, faiz dağıtanlar, emeklilik hakkını kazandıranlar, yurt dışına kaçak göçmen taşıyacaklarını vaadenler, öyle bir sömürü tezgahı oluşturmuşlar ki, yakalarına yapışmak mümkün olmuyor.
Vaktiyle, ünlü düzenbazlardan “Sülün Osman” Galata Kulesini, “Fil Hamdi” ise Galata köprüsünü saf vatandaşlara pazarlamış, karşılığında yüklüce paralar almışlardı. Aynı konuyu işleyen filmlere de az mı gülmüştük!.
Görüleceği gibi, dolandırıcılar toplumun ilgi odağı olma maceralarını pervasızca sürdürüyorlar. Güvenlik kurumlarının devamlı uyarılarına rağmen, balık hafızalı insanlarımızın sayısında bir düşüş görülmüyor.
Anket yapıp herkese sorulmalıdır:
“Dolandırılmaya yatkın bir tip misiniz?”
Dolandırıcılar karışışında işin gerçeği şudur:
“Siz, dolandırılmaya müsaitseniz, dolandırılırsınız..”
Uyanık olmak, aldatılmamak bilinçli bir egzersiz işidir. Yaşamın adaletsizliğini öne süreceğinize, karıncaların çalışkanlığını benimseyen, havadan-sudan, kolay kazanç peşine düşmenin dolandırıcılara “pazarlama kapıları” açacağını unutmayın..
Yaşamın dolambaçlı yollarındaki “dolandırıcı mağdurlarına” bir hatırlatma:
Yabancı bir ülkenin insanları, yılın oniki ayı, hep şöyle dua ederlermiş:
“Dilerim evlenemeyeyim!. Evlenirsem aldanmayayım!. Aldanırsam bilmeyeyim!. Bilirsem aldırmayayım!.”
BİLGİN EPİCTETOS DER Kİ: “İnsanı hayvandan ayıran akıldır. İnsan, akıldan uzaklaştığı zaman hayvan ortaya çıkar..”