Çok özel sırlar 2
Şimdiki sayın Cumhurbaşkanı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olarak seçilmişti. Müslüman, dindar bir insandı. Bu yüzden onun laik zulmü durdurması ümitleri vardı kafalarda. İSKİ büyük fırtınalar yaşamıştı. Onun da başına Purofesör Veysel Eroğlu getirilmişti. O da Müslüman ve dindar, dini hassasiyeti olan bir insandı. Bir karar açıklandı. Bundan sonra kimsenin suyu borcu var diye kesilmeyecek. Karar karardır. Uygulanır.
Emekli gazeteci, irfan ve dost meclislerinin ağası Abdullah Işıklar’ın Arapgir’deki konağının satılması sonunda Bahçelievler’de yaptırdıkları bir bina vardı annesinin üzerine. Su-elektrik aboneliği o zaman ev sahibinin üzerinde kalabiliyordu. İnsanlar abone kestirmek, abone yazdırmak zahmetinden kaçınıyorlardı. Biraz masrafı da vardı bu işin.
Xxxx
Su paralarını ödememiş kiracılar ve hepsi de Anne Işıklar’ın üzerinde borç görünüyor. Abdullah Işıklar’a İSKİ’den su faturaları ulaşınca, fatura zaten kabarık, onun iki katı da riba olacak gibi değil. Neredeyse bir daire parası.
Abdullah Işıklar yanındaki genci (şimdilerde Müsteşar) Sultanahmet Adliyesi içindeki postaneye gönderiyor. Bir telgıraf çekliliyor Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayip Erdoğan’a. Müslüman bir başkan ve Müslüman bir İSKİ müdürünün riba ile su satmasını hazmedemiyorum. Telgıraf Hukuk Bürosu avukatına veriliyor. (Şimdilerde bir Vakfın başkanı) O da Abdullah Işıklar’a telefon edip, ‘ağabey kulağımı çekseydin de bu telgırafı çekmeseydin’ diye hayıflanıyor.
Xxxx
Mahkeem ve icra safhası başlıyor ve bitiyor. Para ödenecek. O sırada bir hakim dostu Cağaloğlu’dak dikkeanda Işıklar’a ziyaret ediyor. Sohbet ediyorlar. Işıklar dosyayı hakime gösteriyor ve temyize göndereceğini söylüyor. Hakim dostu, muziplik olsun diye biraz da. Tebessüm ederek ‘Abdullah abi, ben Yargıtay’da olsam, bu dosya da bana gelse ben cezayı onaylar, imzayı da basarım’ diyor, gülüşüyorlar.
Xxxx
Dosya Yargıtay 13. Dairesinde görüşülüyor. Karar yerel mahkemenin verdiği şekliyle onaylanıyor. Ceza ribasıyla beraber ödenecek. Mahkeme masrafları da. Abdullah Işıklar Yargıtay’dan gelen dosyayı açıyor ve inceliyor. Tamam kaybetmiş. İmzalara bakıyor. Üç imza var. Birisi dükkeanında sohbet ettiği, ‘ben Yargıtay’da olsam’ diyen arkadaşı. Aradan yıllar geçmiş, o hakim Yargıtay hakimi olmuş ve bu dosyaya bakmış ve onaylamıştı.
xxxx
Bu işler akıl fikir ister. Keainatta hiçbir şey lüzumsuz değil, anlamsız değil, birbirinden bağımsız değil. Ağzımızdan çıkan şuurlu sözleri yaparız doğrulardan, yapmayız yalancılardan oluruz. Ama ‘Söyleyene değil, söyletene bak’ kalıbındaki gayri şuuri, şuur dışı ağızdan çıkan sözleri sakın yabana atmayın. Gün gelir o dediğiniz olur ve o hali yaşar insan.
Xxxx
Gönlüm dört kitabın dilinden yazar
Arada engeller bağrımı ezer
Ala göz üstünde kaş oynar gezer
Parlıyor yanaklar kar gibi gibi
Gönlüm düştü mor beliğe saçlara
Ebruların ak gerdana dağılaKaşları kara da gözleri ela
Bir melek siması var gibi gibi.