Çok soru sormak
İrfan kaynağım Abdullah Işıklar’dan birkaç kere duydum. Çok soru sormanın aleyhinde sözler söylüyordu. Bir ayet meali de aktarıyordu. Ayet aktarınca iş biter. Vahiy bir şeyi yasaklıyorsa kaçınmak, emrediyorsa yaklaşmak ve yapmak gereği var. İman bunu gerektirir.
Tamam da ‘soru ilmin kapısıdır’ demiş eski insanlık alemi. Genel bir kabuldür. O halde bir ayrıntı var gözden kaçan.
O da şudur: hayat kısa yapılacak işler çoktur.
Xxxx
İnsan, kısa hayatında ayakta durmak, başarmak için öğrenmek zorunda olduğu çok şey varken uçuk konuları merak eder, onların peşinde koşarsa, hayatın gerçekliğinden koparak hayaller aleminde tükenebilir. Vahiy bunu önlemek için çok soru sormayı tehlikeli bir durum olarak vaz etmiş olmalı.
Önemli olan ile önemsiz olanı belirlemek gerek. Kimin neye ihtiyacı varsa o, onun için gereklidir. Ama bir de genel kabuller var. İnsan yürümeyi, konuşmayı, okumayı, yazmayı, yıkanmayı, günlük hayatın gereklerini bilmediği halde, gök yüzünde kaç tane gök cismi var diye merak ederse herkes bunu yadırgar.
Sorunun hamuru meraktır. İnsana merak duygusu verilmiş. Merak yerinde kullanılırsa ilim sahibi olmaya maya olabilir.
Xxxx
Merak ilim öğrenmek için de, hayatı anlamak için de gereklidir. Bir de tecessüs var. Casusluk. Üstüne vazife olmayanı merak ederek, başka insanların özel hallerini gözetlemeye, sorgulamaya tecessüs denilir. Bu tecessüs duygusu disipline sokulmaz ise insan, başkalarının kapalı mekeanlardaki hallerini de merak edecek ve bunu anlamak için çareler düşünecektir.
Teknik alet ve edevatın çok geliştiği günümüzde bu merakı gidermenin yolları var. Biraz pahalıya patlar ama mümkün. Merak ettiğiniz kişinin çantasına, bir giysisine bir alıcı yerleştirdiğinizde bu merakınızı tatmin edebilirsiniz.
Teknik alet yapımının olmadığı zamanlarda falcılık, tefeülcülük,Hurufilik, büyücülük gibi yollara baş vurulurdu. Gariptir ki insanlar bu işlere bilimden daha çok, dinden daha çok isteklidir.
Xxxx
Hayatın kısa olduğunu yapılacak işlerin de çok fazla olduğunu bilirse insan, zamanın kıymetini bilir. O vakit üstüne vazife olmayan hallerle, durumlarla zaman harcamaz. Gündelik hayatı yaşarken, aile içi münasebetler, sokakta arkadaş ve başka insanlarla münasebetler, iş hayatında mesai arkadaşlarıyla münasebetler, eğitim ve öğretimde başka öğrenciler ve hocalarla, kurumlarla, aile kurmakla ilgili münasebetlerin öğrenilmesi ve uygulanması tüm hayatı doldurmaya yeter de artar bile.
Diğer yandan insanlarla ve kurumlarla münasebetlerin kaide ve kuralları, yasalar, ahlak ilkeleri, manevi duygular ve onların tatminleri derken çok da zamanı yok insanın.
Ama insan, yaşadığı insan öbeği içinde kendisini seçkin kılan bilgiler peşinde koşmaya da meyyaldir.
Bunun için sanat alanları birebir ilaç gibidir. Sesi güzel olan ve biraz musiki kulağı olan şarkı söyleyerek, şarkı yaparak, besteleyerek, güfteleyerek, şiir yazarak, resim, heykel, hediyelik eşya üreterek çevresindeki diğer insanların önüne geçer.
Kimi insanlar da güzel konuşarak, nazik konuşarak, nazik davranarak, güzel ve temiz, günün genel kabulüne uygun şekilde giyinirler. Herkes bir şekilde seçkin olmaya, öne çıkmaya çalışırken bir durumu tercih eder.
Xxxx
Bütün bunları yapabilmek için emek vermek, eğitim-öğretim almak gerek. Kimi insanlar da hayallerle mutlu olurlar. Kolay yoldan herkesi şaşırtan bilgilere erişmek isterler. Bunun içinde yıldız bilimi, fal, sihir, büyü gibi yollardan hedeflerine ulaşmak isterler.
Soru sormak felsefede esastır. Cevaplardan çok sorular önemlidir. Çünki soru öyle gerekli, nitelikli, açıklama isteyen, ucu açık olmalıdır ki, soru akla uygun, ihtiyaca uygun, gelişmenin ve ilmin önünü açıcı olmak zorundadır. Abuk sorular dikkate alınmaz.