CYRANO DE BERGERAC; GÜLMELİ Mİ AĞLAMALI MI?
Kocaman burnuyla efsaneleşmiş bu adamı, bir bakıma Cervantes’in Donkişot’una benziyor. Bu yönüyle eser geçmiş yüzyılın mertlik,cesaret, sadakat ,vefa ,cömertlik gibi insani değerlerin yitirilişine yapılan bir ağıttır , Cyrano de Bergerac…
Sabri Esat Siyavuşgil’ in başarılı çevirisi yıpranmadan,eskimeden seller sular gibi çağıldıyor, Tiradlar unutulmaz tadlar bırakmış dilimize … Oyunu kitabından okudum. Her okuyuşumda Sabri Esat Sivayuşgil’in sesini duydum. Bildiğim kadarıyla Türkçede başkaca çeviri de yok. Defalarca ,defalarca okusak da dinlesek de Sabri Esat ‘ın tirad çevirisi eskimiyor. Eser , üç yüzyıldır kulağımıza hoş bir seda bırakmaya devam ediyor…
Eser ,asıl ile sureti karşılaştıran bir hikayedir. Asıl,köklerde toprağın altında saklıdır. Asıl, karakteri temsil eder. Kocaman burunlu da olsa Cyrano iyi yürekli,mert,taviz vermez bir kahraman,bir karakterdir. Suret ise balkona çıkıp süflörün fısıldamalarını şiir eden yakışıklı ancak içi kof biridir. Cyrano’nun fısıldadığı şiirler kızın ruhunda konfetiler gibi açılacaktır. .
Kişilik- karakter ayrımında, karaktere üstünlük tanıyan yazar, hayatın geçiciliğini bir tutam hayal oyunu içinde veriyor. Cyrano iktidar ve güç karşısında diz çökmeyi onursuzluk sayıyor.
Hayatı boyuncu taşımak zorunda olduğu iri burnu onun bir sevgilinin elini tutmasına hep engel olmuştur. Bu nedenle hep bir kırıklık yaşamakta,alay edilme korkusuyla yaşamaktadır. Günümüzde de yaygın mizah anlayışı kaynağını hep biçimlerden almaktadır.
Karikatürcü, genelde bir portreyi çizerken çıkıntıları abartmakta, onunla gırgır geçmekte, ya da geçilmesini istemektedir.
Bugün mizah , genel anlamda çıkıntıları abartma sanatı olarak anlaşılmaktadır. Oysa gerçek mizah gülünç ile dramı bir arada barındıran bir sanattır.
Gerçek hayatta güleriz, ağlarız. Sever,acı çekeriz. Gülünç duruma düşeriz. Alaylara maruz kalırız…
İnsanın dramıdır bu. Cyrano de Bergerac’ın gülünç burnunu hayatı boyunca ağıra satmaya çalışmış hikayesiyle bir oyunun konusu olmuştur. Cyrano De Bergerac , gelmekte olan yeni çağı Donkişot gibi karşılamakta ,türlü maceralardan sonra, kendine biçilen kadere boyun eğmek zorunda kalmaktadır.
Yaşarken Cyrano de Bergerac ,17.yüzyıldan günümüze vakarla sesleniyor:
- Ne yapmak gerek peki? / Sağlam bir arka mı bulmalıyım?/ Onu mu bellemeliyim?/
Bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi, önünde eğilerek efendimiz sanmak mı? /
Bilek gücü yerine dolanla tırmanmak mı? /İstemem!
Herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım Le Bret?/ Sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım? / Bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip, taklalar mı atmalıyım? / İstemem! Eksik olsun! (..)
Ciğeri beş para etmezlere mi “yetenekli” demeli?/ Eleştiriden mi çekinmeli?/“Adım Mercure dergisinde geçse” diye mi sayıklamalı? /İstemem!
Oyun, deneyli ünlü bir yönetmenin elinde hakkı verilerek sahnelenmiş,.. Gidenler beğeniyor. Bize iletmek kalıyor. Gününüze bir anlam katmak istiyorsanız mutlaka seyredin , derim.