SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

DAĞIN ETEKLERİNDEN TEPESİNİ GÖRMEK..

Çocukluk geçmişimde sinemalarda gişe rekorları kıran “tekmili birden” filmler oynatılırdı. Bizimle aynı belleği paylaşan insanlarımız anımsayacaktır. Amerikan patentli filmler, 36 kısım olarak sunulurdu. Sinemanın koltuğuna yerleşen izleyiciler, saatler süren siyah-beyaz bu filmleri bıkmadan, usanmadan, seyrederlerdi.

Dönemin görsel tarihi içinde yer alan filmlerin hemen hepsinde kovboy giyimli kasaba insanları, kanun tanımayan haydutların boyunduruğu altında kıvranırken, mutlaka bir kahraman çıkardı. Atılgan, yiğit ve korkusuz bir başka kovboy ortaya çıkarak kahramanlıklar gösterirdi. Haydutların, soyguncuların çöreklendiği mekanlarda filmin kahraman, kasaba kabadayılarının ağzının kenarına yerleştirdiği, tüttürdüğü puroyu, hedefin şaşırmayan kurşunuyla parçalar, yere düşürürdü. Yılmayan adamın bu hüneri, kabadayıları ürkütürdü. Fakat, kabadayılar, vurguncular, soyguncular çetelere dönüşerek yılmayan kahramana sinsi planlar hazırlar, tuzaklar kurarlardı. İzleyiciyi filmin merak alanlarına çeken yapımcılar, 36 kısımlık serüvenler dizisini devam ettirirlerdi.

Sonraları, “kapitalizmin Serüveni” bu görüntüler, genç beyinler üzerinde model olarak benimsendiği için güvenlik konularımıza da ziyaret etmeye başladı. Polis arşivleri incelendiğinde kendilerinin bu kötü örneğe kaptıran semt kabadayılarının “avanta kaynaklarıyla” ilgili maceraları, sinema filmlerine bile yansıtılmıştı.

Çok partili dönemlerde bu tip kabadayıların varlığını belgeleyen, bankaların, ekonomilerin simgesi haline gelen vurguncuların efsanevi olayları unutulacak gibi değildir..

Biliyoruz ki, siyasetin de “Tekmili birden, 36 kısımlık” film gibi bir sinema perdesi vardır. Geçmişle gelecek arasındaki bileşimin temel bağlantısında hiçbir değişiklik yoktur. Senaryolar, roller, rejisörler aynıdır.

Dünyayı karıştıran bir el, toplumsal değerleri çürütmek ve inanç sömürüsü yapmak için örgütlü insanları bataklıklardan seçer.. Kalkınmaya hedefli pek çok iktidarın boynuna düzmece olayların zinciri bu şekilde geçirilir. Çamur at izi kalsın diye.. Vatandaş bu gibi olayları nasıl tahayyül ederse etsin iktidarların yumuşak noktası yara almışsa, bunun görüntü kaynağı basın olur..

Skandal olaylar, patlak veren figürler dört nala koşarken basının asıl işlevi o zaman ortaya çıkar.. Basının hızı ölçülürken cesaret ve gücünü ölçüsünü okurları tamamlar. Onurlu basın eylemlerinde kimseyi yumruk ve tokatla hizaya getirmez. Bir onur ünvanı olarak namlandırılan “dördüncü kuvvet” işlevini, keşfedebildiği belli noktalarda netleştirir. Yalanı dolanı örtmek için kalem tutan ellerini kirletmez..

Basın “Süper objektif” görüntünün izinde yürür..

Kendimi beş yıl öncesine götürüyorum. Basınla ilgili yazılarımın başlığı medyamızın ruh hallerini ve kendi hedefini tam anlamıyla kavrayamadığını anlatmak için işaretlenmişti. Şöyle ki:

“ BASIN BASININ TUZAKCISI DEĞİLDİR – BASIN ÖNCE KENDİ MAYIN ALANLARINI TEMİZLEMELİ – KAMUOYUNDA SIFIRLANAN GAZETELER – MUHABİRLERİN AYAK İZLERİ..”

İnsanın dağın eteklerindeyken tepesini görmesi gibi bir istekti.

Medyamıza genel bir mesajdı.

Ölü doğmayan bir fikrin tohumlarını tarlaya ekmiştim.

Ne dersiniz, günümüzdeki olaylara bakarken, geleceğe doğru yolu göstermekte yanıldığımı kendime inandırayım mı?

Basının reforma edilmesi gerektiğine, inanlara çağrıda bulunayım mı?

<