DAVUL , ZURNA , DÜĞÜN VE BODRUMDA TATİL
İşimi sayın vekile emanet edip kulağım rahat; yatmaya giderken ;
-Ha aman unutmayasın, emaneti sahibine veresin sayın vekilim, dedim. Sayın vekilim;
-Sen merak etme .Başım gözüm üstüne sayın müvekkilim. Emanet hiç unutulur mu , diye sitem etti. Siteminden mahcup olup mukabelede bulundum ;
-Haydi git uğurlar olsun. Ellerin boş gelmesin, hayırlı haberle dolsun, deyip arkasından su döktüm.
Aradan bir zaman geçti…
Ses yok, seda yok...
Telefon açtım vekilime ;
-Sayın vekilim , n’oldu bizim iş, diye sordum. Telefondaki ses bana biraz yabancı geldi;
-Sayın vekilim üşüttünüz mü? Hasta mısınız? Sesiniz biraz yabancı geldi de, dedim. Telefondaki ses;
-Haklısınız. Ben vekiliniz değil, vekilinizin danışmanıyım. Buyurun ben yardımcı olayım, deyince canım sıkıldı;
-Her şey emaneti alana kadar. Emaneti beş yıl taşıyacaklar. Ama şöyle ama böyle, diye düşünüp kendi kendime kahrettim. İçimden kendi kendime ;
-Ah ulan ah! Gene keleğe geldin! Ne saf adammışsın, dedim. Sonra danışmana döndüm;
-Sayın danışman, bu davul ,zurna sesleri de ne, dedim. Sayın danışman;
-Sayın vekilim çocuğunu everiyor da…Onun için size dönemedi, şeklinde bir özür beyan ettiyse de ;kalbim kırılmıştı bir kere;
-Yapma be birader, sayın vekilimizin düğünü geçen pazartesiydi. Fakir fukara bunları meclise iş görsün diye gönderdi. Bu zamanda kırk gün kırk gece düğün mü yapılır, dedim. Danışman;
-Valla haklısınız. Hanfendi henüz düğün alanına intikal etmedi. O da düğüne gelecek. Onun için düğün uzadı ,deyince;
-Yahu kardeşim bırakın, davetleri, davetlileri… Bırakın gençleri baş göz olup, murat alıp murat versinler. Herkes işine baksın, dedim. Danışman ekledi;
-Düğünden sonra gençler balayına, sayın vekilim de Bodrum’a dinlenmeye gidecekler. Bir notunuz varsa ben size yardımcı olayım, dedi. Sazı elime alarak, sayın danışmana;
-İstemez! Demek ki, sayın vekilimle görüşmemiz sandığa kaldı, dedim.