RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Dayanamam

Sevmeyi bilmiyorum, sevgiyi de bilmiyorum. Ama yine de sevdiklerimin hüzünlerine, elemlerine, kederlerine, acılarına, ağrılarına, sızılarına, acılarına dayanamıyorum. Hiçbir tanıdığımın gözünde yaş görmeye tahammülüm yok. ‘Benim yaşadıklarımı sadece ben yaşıyorum, Yaşamayan anlayamaz’ diyorlar ya, yalan. Seviyorsa kişi, sevdiklerinin yaşadıklarını yaşamaz ama, kederlerini, hüzünlerini ta gönülden, gönlün en derin yerlerinde hissederler, yaşarlar.

Xxxx

Sadece sevgiyle ilgili değil. Merhamet sahipleri de, şefkat sahipleri de, yumuşak huylu, hilm sahipleri de, rikkat sahipleri de başkalarının acı ve ağrılarını ta ciğerlerinde duyarlar. İnsanlara merhamet etmeyene Allah rahmet etmez. Tamam da merhamet, şefkat, rikkat önce insanın fıtratında olmalı. Sonrası aile içinde, toplum içinde eğitimle kazanılır. Esasına bakılırsa insan en güzel, en mükemmel, en eksiksiz yaratılmıştır. Vahiyle açıklanan bir hakikat bu. İnsanın genlerinde, fıtratında tüm iyiliklerin ve tüm kötülüklerin tohumu mevcuttur. Ama toprağa düşen her tohum filizlenmediği gibi insan tarlasındaki mevcut tohumların da hepsi tezahür etmez, ortaya çıkmaz.

Xxxx

Kar beyazlığında, tüm kirlerden arınmış sokaklarda yiyecek arayan yer hayvanları, denizlerdeki canlılar ve kanat çırpan uçucular zor günler yaşarlar. Onların hayatının o zor günlerinde, ağaç dallarında, ev çatılarında, yollarda, dağlarda, yükseklerde kirler örtülmüş, bedi duyguları harekete geçiren manzaralar oluşmuştur. Eskiden o tür fotoğraflar çekilir ve kartpostal denirdi. Öyle manzaralara rastlandığında kartpostal gibi tanımı yapılırdı. Türkçe olmayan bir bileşik kelime. Postaya verilen kart. Posta kartı.

Xxxx

Acını, kederini gönlümde yaşıyorum. Beni anlayamazsın deme. Anlarım. Bizim çocukluğumuzun geçtiği ellerde kimse kimseye ‘seni seviyorum’ demez. ‘Sana kurban olurum ben’ derler. Ciğerim, ciğerimin içi, ciğerimin parçası, gözümün nuru deyimleri hep ‘Seni çok seviyorum’ demektir. Beş ayrı cümleyi, ‘Seni seviyorum’ tek cümlesine sıkıştıran çağdaş insan, büyük bir yanılgı ile gelişmiş insan olduğuna inanmaktadır. Büyük yanılgı. Beş deyime karşılık tek cümleye mahküum olan çağdaş insan bir daha düşünsün gelişmişlik derecesini.
Vücudunda yara olan birini, ağrısı, sızısı olan birini ben fark ederim herkesten önce. Sevdiğini kaybedenin göz yaşlarıyla birlikte yuvarlanan duygularını benden iyi kimse bilemez. Bilir. Seven bilir. Sevgi, akılı keskinleştirdiği gibi zekeayı da, duyguları da, sezgiyi de bilenmiş bıçağa döndürür. Severek, merhamet ederek, şefkat duygusuyla, rikkatle bakıyorsanız çevrenize, sevdiklerinizin acılarını, elem ve kederlerini, yürek sızılarını, gönül sancılarını anında, o kişinin hissettiği derecede hisseder, yaşarsınız.

Xxxx

Felsefede sezgicilik çok önemli bir bilgi kaynağıdır. Beş duyu  organının topladığı bilgi kadar, akıl yürütmeyle elde edilen çıkarımlar kadar değerlidir sezgi. Sezgiyi besleyen akıl değildir, duyu organları değildir. Sezgiyi besleyen sevgidir, şefkattir, merhamettir. Hatta imandır. Allah’a imandır sezgiyi artıran.

Xxxx

Allah’a inanıyorum şükürler olsun. Amentünün her kademesine inanıyorum. Şefkatim de, merhametim de sınırsız, sevgim gibi. Ey ciğerimin köşeleri acınızı gönlümün derununda yaşıyorum. Söylemeyi beceremiyorum ama hakikat bu.
Karın beyazlığında kaybolan kirler gibi tüm sevdiklerimin acıları, ağrıları eriyip gitsin diliyorum.

<