DELİLİĞİN NEDEN Bİ ANAYASASI YOKTUR BE KARDEŞİM?
Geçtiğimiz günlerde kaybetmiştim Ayhan’ı (Yılmaz). Deliliği ile ün salmıştır bizim mahalleye. Hürriyet’te kesişmişti yollarımız. Güzel günlerimiz olmuştu. Deli günlerimiz. Uzadı bizim oralardan. Kızdı birilerine, Kaz dağlarının eteklerine yerleşti. Yetmedi ömrü göçüp gitti. Ne kolay demi “göçüp gitti” demek. Bi gün biz de “göçüp gidcez” be ya…
Delilikten açılmışken bizim Ayhan’ın (Bizim Köyün Delisi’nin’) kabrine rakı serpmek gibi bi “sevap” işleyim dedim bu hafta…
Delilikten başka bir konu ele almış olsam, içim rahat… Açarım yasasını anayasasını sallarım da sallarım… Oysa yana tanımaz olmak delilik anlatımının ilk sözcükleri.
Bir işin bilimsel fiyakasını yapmak için, daha söze başlar başlamaz hemen tarifine geçmelidir. Fiyakayı tamamlamak için, kendi kendine sorular yöneltip, cevap vermelidir.
Deliliğin ne için bir anayasası yoktur?
Bu insanlar bir anayasaları olmadığı için mi delirmişlerdir? Yoksa olduğu için mi?
Bu hınzır doktorlar bir yerden sonra söze Latince veya Frenkçe devam ederler. Bunu görünüşte daha iyi anlayalım diye yaparlar güya ama amaçları besbelli ki anlatmak değil anlatmamaktır.
Bu durumda delilik üzerine diyeceğimiz en içten ve açık sözler öncelikle delilik üzerine söylenmiş olanlardır.
“Akıllı gibi gözüken çok sayıda deli vardır. Öyleyse akıllı kişilerin, deli gibi görünmeye, neden hakları olmamalıdır.” (S.Dali) Bu kelamı benim ettiğimi sandınız değil mi. Ben o kadar deli miyim be?
Son kelam Valey’den:
“Deli nedir? Belki az şeyle memnun olan mütevazi bir ruhtan başkası değildir. Bir deli, gerçek bir bilge değil midir ki?”
Sizce…
Bu haftalık bu kadar demeden, “tebessüm”ü unuttum sanmayın…
Bunu pek üzerime alınmadım ama yine de aktarayım:
Yaşlı politikacı her yaz, doğduğu kasabaya gelir, henüz dönülmez yolculuğa çıkmayan arkadaşları ile görüşür, söyleşir, zevklenir. Bir konuşma sırasında özet yapar: “İşte böyle, zaman geçtikçe insan yaşlandığın anlıyor.”
Arkadaşları ekler: “Yaşlandığını ve bunadığını…”
Politikacı karşı koyar:
“Ben henüz yaşlandığımı anlıyorum, bunadığımı değil…”
Arkadaşları tamamlar:
“Onu insanın kendisi anlamaz, başkaları anlar…”
Bu pek tebessüm olmadı biliyorum… Alt dudak kıvrıldı, “ne lan bu” der gibi iyi düşünün ama dostlar…
Sevgi ve sağlıkla kalın haftaya yine yazıcam sanırım…