BÜLENT UĞUR

BÜLENT UĞUR

DEPREM ÖLDÜRMEZ, BİNA DA ÖLDÜRMEZ…

Deprem de bina da suçlu değildir. Birisi doğa kanunu gereği olur, diğeri ise cansızdır.

Suçlu;

  • Fay hattına bina yapılmasına izin verendir,
  • Binayı depreme dayanıklı yapmayandır,
  • O binayı denetleyendir, ruhsat verendir,
  • İmar affında depremi göz ardı edendir,
  • Hasarlı ve dayanıksız binada oturulmasına izin verendir.

17 Ağustos 1999 büyük Gölcük Depremi’nden bu yana 24 yıl geçti. Kendimizi yeni bir büyük depreme ne kadar hazırladığımızı yaşayarak gördük. “Ders almak” gibi sözcükleri kullanmayı çok sevmiyorum. Ama bir şeylere de bir yerlerden başlamak gerekiyor.

Yapılacak ilk iş; uzmanlarca belirlenmiş aktif fay hatlarına her tür inşaat yapımına bundan böyle müsaade etmemektir. Şu anda şehir içinde bulunan fay hatları yeşil alan, şehir dışındakiler ise tarım alanı olarak değerlendirilebilir.

İkinci olarak; müteahhit sayısı sınırlandırılmalı ve sınırları çok keskin kurallara bağlanmalı. 

Üçüncü olarak; denetleme firmaları ile ruhsat veren belediyeler, müteahhitlerle birlikte birinci derecede sorumlu olmalı. Herhangi bir kural dışı durumda müteahhitle birlikte bu gruptakiler de çok ağır cezaları tabi tutulmalı. 

Dördüncü olarak; “İmar Affı” literatürümüzden çıkartılmalı. Bu aftan yararlanma durumu söz konusu ise mutlaka deprem ile ilgili kurallara uyumları temin edilmeli.

Beşinci ve son olarak tüm yurt sathında eski binaların depreme dayanıklığı tespit edilmeli. Bunlar içerisinde sırasıyla;

  • Fay hattında bulunan binalardan; önce dayanıksız olanlar yıkılmalı, ardından yarı dayanıklı binalar yıkılmalı,
  • Fay hattına yakın binalardan; önce dayanıksız binalar yıkılmalı, ardından yarı dayanıksız binalar yıkılmalı,
  • Fay hattı ile ilgisi olmayan bölgelerdeki binalardan; önce dayanıksız binalar yıkılmalı, son olarak yarı dayanıksız binalar yıkılmalı.

Yeni yapılacak binaların kontrol altına alınması, buna paralel olarak da dayanıksız ve yarı dayanıklı binaların belirli bir süre içerisinde yenilenmesi ile 5 bilemediniz 10 yıl içerisinde Türkiye depremden, en azından bina sağlamlığı açısından korkmaz hale gelecektir.

Bütün bunların yapılması için; merkezi yönetim, yerel yönetimler, muhalefet ve sivil toplum örgütlerinin hep birlikte uyum içinde çalışması gereklidir. Gerek yasaların çıkartılması gerek bu konuda eğitimlerin verilmesi gerekse çıkan yasal düzenlemelerin takibi, tüm toplumun
sorumluluk bilinci ile hareket etmesi sonucunda sağlıklı bir şekle bürünecektir.

Vatandaşlara da büyük görev düşmektedir. Vatandaş en azından satın alacağı veya kiralayacağı evin ya da işyerinin depreme dayanıklılığı konusunda dikkat etmeli. Buraların yeni yasal düzenlemelere tabi olmuş bina olması hususunu tavizsiz uygulamalıdır. Bu halde yasa delicilerle daha kolay başa çıkılabilecektir. 

Son olarak da bir temennimi dile getireceğim. Müteahhitlerle siyaset arasındaki "duygusal" ilişki umarım en kısa sürede biter...

<