DEPREME KARŞI KOYMAK
Sevgili dostlar, kendisini güvende hissedebileceği bir çatının altında olmak hemen her canlının hem fiziki ihtiyacının ve hem de psikolojik ihtiyacından doğan bir durum olgusudur.
Böyle olduğu için de kendisi ve aile bireylerini sağlama almak isteğinin ön planda olması, her canlının kendine göre geliştirdiği yöntemleri uygulayarak barınabileceği bir konutu yapmak gayretini görmekteyiz.
İnsanoğlunun ise çeşitli doğal olaylar karşısında barınmak ihtiyacı, onu önce mağaralara, daha sonra da kendilerine göre konutlar yapmaya yönelmesine sebep olmuştur.
İnşaatlarda demir ve çimentonun henüz bilinmediği ve kullanılmadığı asırlar öncesinde, dünyanın değişik bölgelerinde yapılan arkeolojik kazılarda barınılan bir yer ve bunlarla ilgili çeşitli yapım tekniklerinin uygulandığına rastlıyoruz. Öyle ki bin yıllardan beri halen yıkılmadan ayakta duran bir çok yapıda kullanılan yapım teknikleri günümüzde bile insanı hayrete düşürmektedir.
Değilse bugüne değin ayakta kalmaları zaten mümkün olamazdı.
En dehşetengiz doğa olaylarına bile korkusuzca karşı koyan bu binalardan Mısır’da bulunan Keops Piramidi ( Dünya’nın yedi harikasından bir tanesi ) M.Ö 2560 yılında Mısır firavunu Khufu için mezar yeri olarak Mimar Hemon (Hemiunu) tarafından tasarlandığında, günümüzde dahi halen çözülemeyen yapım tekniğiyle ilgili pek çok gizi de içinde barındıracak şekilde uygulamaya konulmuştu.
Bir başka örnek; her ne kadar zaman içinde bazı hasarlar görmüş olsa bile yine de günümüze kadar sağlam olarak gelen Ayasofya’dır. Bizans İmparatoru Justinianos tarafından mimarlar Anthemius ve Isidorus’a yaptırılarak 537 tarihinde açıldığından bu yana günümüze kadar 1500 yıldan beri ayakta durmaktadır.
Yapımı açısından sağlam ve böylesi abide niteliğindeki eserlere Ülkemizde oldukça fazla rastlayabilmemiz mümkün.
Bunların içinde bütün Dünya’nın yakından tanıdığı muhteşem eserler olarak her ikisi de Mimar Sinan’ın (1489 – 1588) yapımı en başta Süleymaniye Camii ve Selimiye Camii gelmektedir. Her iki eser de 430 yıldır devrinin ihtişamını yansıtarak halen ayakta durmakta.
Böylesi muhteşem eserleri neden örnek verdiğime gelince;
Ülkemizde 1903 – 2014 yılları arasında Richter Ölçeğine göre ( Charles Francis Richter 1900–1985 , Beno Gutenberg 1889-1960 ) 15 defa 7’den büyük olmak üzere meydana gelen toplam 120 depremde 81.637 kişi hayatını kaybetti…
Değerli okurlar, her ne kadar böylesi eserler büyüklük açısından konutlarla kıyaslanamasa dahi, değil mi ki hepsi de sonunda çatısının altında insan olmasını gerektiren yapıtlardır. Öyleyse sağlamlık bakımından hepsinde de aynı özenin gösterilmesi gerekir.
Kaldı ki böylesi devasa binaların deprem gibi doğa olaylarına karşı yapısal sağlamlığını, hele o zamanların tekniği ile yapmanın yanında günümüzdeki konutları yapmak bir bardak su içmek kadar basit ve kolay olmalı.
Esen kalın.