İLTER AVCI

İLTER AVCI

DEVLET İDARESİ LİYÂKAT İSTER

Geleneklerimiz ve  törelerimizi  kaybedersek , Türklüğümüzü de kaybederiz.

Bizim dertli başımız !

 Orta Asya ile Batı Türkistan'da, Farsçanın bir ağzını konuşan pek çok Tacik toplulukların bulunduğunu biliyoruz. Türkler, yüzyıllar boyunca bunlarla birlikte yaşamışlardır. Hele şehirlerde, Taciklerin sayıları daha da çoğalıyordu. Kaşgarlı Mahmud'un XI. Yüzyılda bir ata sözü vardı << Tatsız, yani Taciksiz Türk olmaz >> aralarda kavga çıkmaması için.

Taciklerin, Türkler gibi silahlı ve savaşçı oldukları yoktu. Ziraat ve sanat ile uğraşıyorlardı. Hatta Türklerin  bir sözü var "Sartın azığı temiz (arık ) olsa, yol üzerinde yer" derlermiş. Türkçe konuşsalar bile , Tatlar tat  ve Tacik idiler. Çünkü onların giyinişleri ile davranışları da Türklerden ayrı idi. Bir değimimiz yine << Bir insan tatlaşırsa, onun eti bile kokar ve bozulur >> Taciklerin yemekleri beğenilmez ve << Tatlaşan erin , eti de tembelleşir >> denilirdi.

Taciklerin sakalı, nedense Türklerin pek hoşlarına gitmiyordu. Bilindiği üzere Türkler , sakal bırakmazlar ve sakaldan da hoşlanmazlardı. Ancak Türk hocalar da bunlara uyarak yavaş yavaş sakal bırakmaya başlamışlardı.

<< Yad >> ve yabancılar : 

 Türklerde şimdi olduğu gibi, akrabalık, köylülük vardı. Bu nedenle bunun dışında kalanlar , yad olarak görülmüştü. Türk olmayanlar da, birer yad idiler : Değme kişi öz olmaz ; yad kişi akraba ile bir olmaz.

Türklerde gelinler, uzak boylardan alınırlardı. Evlâtlıklar ise , yakın boy ve akrabalardan seçilirdi. Çünkü  evlâtlıklar , babalarının soyadlarını taşıyacaklardı. Yaddan gelen birisi, bey veya hakan  da olamazdı.

Ebülgazi Bahadır Han bu anlayışı çok acı bir dille söylemekteydi. Oğuz’un Kınık boyunun içinde , İranlı bir girmenin ne işi vardı ? Böyle bir şey olamazdı. Demek ki, İran toprağında hüküm süren SELÇUKLU  hanedanı, belki de hâkimiyeti meşru kılmak için, böyle düzmece soy kütükleri kurulmuştu. Ebülgazi Bahadır Han bunları eleştirdikten sonra, Selçuklu’nun ne Türk'e ve ne de Türkmen'e bir yararı olmamıştır, der ve sözünü bitirir.

Aslında bu, doğru idi. Çünkü Anayurttan uzaklaşan Selçuklular , Türkistan'daki Türkler ve Türkmenler ile ilgilenmemişlerdi.

Yine  Kaşgarlı  Mahmud sözü ile bitireceğim.<< Akrabanın kanlı yumru ( yemeği ) , yabancının yağlısından iyidir.

Kardeşlerim,  kesinlikle ırkçılık anlamında görmemenizi dilerim. Göktürk devletimiz ile birlikte başlayan gelenekler Osmanlılarda da az da olsa devam etmiştir. Geleneklerimizin en önemlisi Devlet kurma ve  töreyi devam ettirmedir. Bozulan geleneklerimiz ve Türklük şuurumuz Atatürk sayesinde yerine gelmiştir. Bizim önceliğimiz Türkçe 'ye önem vermemiz , demografik yapımımızı bozmamak , bozdurmamak  olmalıdır.

Bunu sağlayacak tek yapı, Türklük şuuru ile yetişmiş, milliyetçi, ülkücü, Atatürkçü gençlerimizdir.

 GÖKTÜRK  yazıtları gerçek devlet idaresinin türlü güçlük ve başarılarını içine toplayan bir devlet yazıtıdır. Genç kardeşlerimiz Göktürk uyarılarını dikkatle okuyup bilgilenmelidirler

 Göktürk tarihini okuyan ve ibret alanlar eminim ki Türklüğünün kıymetini daha iyi anlayacaklar ve özüne döneceklerdir....

Saygı ve Sevgilerimle.

<